Üstad Bediüzzaman bir mektubunda “Ben gazeteleri merak etmezdim.
Fakat bu arada hem Ehl-i Sünnet’in, hem Sebilürreşad’ın lehimizdeki yazıları her halde aleyhimizdeki kıskançları ve gizli düşman zındıkları şaşırtmış. Bunlar o dostları susturmak için çalışmak ihtimali beni meraklandırdı” der (Şuâlar, s. 826).
Onun Risale-i Nur lehinde yayın yapan gazete ve dergilerin susturulmasından duyduğu kaygı, vefatından yaklaşık on sene sonra Zübeyir Gündüzalp’in nezaretinde çıkan Yeni Asya için de hep geçerli olmuş.
Yeni Asya da yayın hayatına atıldığı günden itibaren susturulmaya çalışılmış.
Bu yöndeki çabalar bazan 12 Eylül ve 28 Şubat dönemlerinde olduğu gibi baskı ve tazyikler şeklinde tezahür ederken, çoğu zaman da iç muhalefetle yıkıcı ve tahripkâr eleştirilerin tahriki tarzında görülmüş.
Bunlardan biri, Yeni Asya’nın yayın hayatına atılmasından çok kısa bir zaman önce ortaya çıkan “din adına siyaset” cereyanının, sonradan bünye içinde etkilediği bazı isimler kanalıyla gazeteye hücum etmesi.
Bir diğeri, Üstadın tek parti döneminde gazetelerle irtibatını kesmiş olmasını genelleyip, “Nurcuların gazeteyle ve gazetecilikle işi olmaz; Nur Talebeleri risaleden başka bir neşriyat okumaz” diyerek gazete ve neşriyat aleyhtarlığı yapan anlayış.