Henüz köy enstitüleri yasası çıkmadan önce İlköğretim Genel Müdürü Tonguç bir arkadaşına yazdığı 12 Ağustos 1937 tarihli mektubunda şöyle diyor:
“Bir hafta önce güç hâlle İzmir’e gittim, geldim. Orada Amerikalılardan alınan kolej binalarında ve Eskişehir’de Mahmudiye’de senin pek hoşuna gidecek birer köy enstitüsü açıyoruz.”
İlk köy enstitülerinden olan Kızılçullu, öteki enstitülerden farklı olarak öğrencilerin ve köylülerin emeğiyle değil, Amerikalılardan alınan hazır bir binada kuruldu.
Binanın öyküsü Osmanlının son yıllarında ülkemizde de yaygınlaşan misyoner okullarının öyküsüne götürür bizi. 1810 yılında ABD’de Protestan bir misyoner okulu olarak kurulan Amerikan Board, 1820 yılından başlayarak dünyanın pek çok yerinde misyoner okulları açarken, Hıristiyan nüfusun fazla olduğu İzmir’i de amaçları için uygun buldu. 1891 yılında önce Basmane’de Uluslararası Kolej’in temeli atıldı. Bu ilk bina yetersiz kalınca 1912 yılında Amerika’dan gelen yardımlarla Kızılçullu’daki binalar yapıldı, 1913 yılında da okul buraya taşındı. Çıkardığı yeni yasalarla ülkede öğretim birliğini sağlamak isteyen Cumhuriyet yönetimi buradaki işlere de karışınca bazı anlaşmazlıklar yaşandı. 1934 yılında öğretime son veren Uluslararası Kolej kapandı, binayı devlet satın aldı; 1937 yılından sonra da Kızılçullu Köy Enstitüsü adıyla gene okul olarak işlevini sürdürdü.
Seçim meydanlarında belden aşağı vurarak enstitüleri yıpratmaya çalışan DP, 1950 Mayısında iktidar olunca, ilk işlerinden biri enstitülerdeki kızlarla erkekleri ayrı okullara dağıtmak oldu. Sessiz Şampiyon’da bu olayı “Cinsiyet Sürgünleri” diye anlattım, salt cinsiyetlerinden dolayı bütün enstitülü gençlerin başka okullara sürülmeleri eğitim tarihimizde bir kara lekedir, enstitüler adeta bir Taliban zihniyetiyle karşılaştılar. Geride kalan kız öğrenciler öbek öbek başka okullara sürülen erkek arkadaşlarını gözyaşlarıyla uğurladılar. Sonra 1952 yılında gene gözyaşları döküldü bu okulda, binayı NATO’ya devreden DP iktidarı okulu boşalttı, kız öğrenciler de Bolu’ya gönderildi.
Sessiz Şampiyon romanını yazdığım günlerde NATO yetkililerinden izin alarak bu binaları gezdim. Bir binbaşıyla görebileceğim yerleri dolaştık. Amerikalılardan kalan yapılar dışında bir de köy enstitülü öğrencilerin yaptığı yemekhane var yerleşke içinde. Ana binanın sağ çaprazında duran spor salonu hâlâ aynı amaçla kullanılıyor. Köy enstitülü şampiyon Ahmet Bilek güreşi bu salonda öğrendi. 8 Haziran 2015 tarihinde NATO’ya bir dilekçe yazarak, bu salona Ahmet Bilek adının verilmesini istedim. Genel Kurmay’dan dilekçeme olumlu yanıt geldi, 8 Şubat 2016 tarihinde de bir yazıyla benden şampiyonun özgeçmişini, törene davet edilecek kişilerin listesini istediler. Salona Ahmet Bilek adı verildi, ancak hemen de bu ad değiştirildi. Genel Kurmay’la bu konuda birkaç yazışmam oldu, ancak sonuç alamadım. Köy enstitülü şampiyonun adı, güreşi öğrendiği o spor salonunun kapısında durmalıydı. Bu yanlış düzeltilsin diye epeydir uğraşıp duruyorum.