Ülkemizin yüz akı ne çok bilim insanı, yazar, şair tanıdım eski
TDK kurultaylarında.
TDK’in 773 numaralı üyesi Cavit Orhan Tütengil onlardan
biriydi.
Tütengil’in Ağrı Dağın’daki Horoz kitabındaki yazılarını çok
sevmiştim.
1970’li yıllarda DTCF’de Türkçe Kompozisyon dersleri veriyordum, hazırladığım
ders notlarına koyacağım metinlerin seçiminde çok titizleniyordum.
Daha önce beğendiğim bir yazıyı derslerde bir iki kez okuyup
inceledikten sonra beğenmez oluyordum. Türkçe derslerinde metin
seçimi gerçekten önemlidir, titizleniyordum. Daha iyisini, daha
güzelini arıyordum. Sınıfta okuduğumuz her yazı öğrencide okuma
hevesi uyandırsın istiyordum. Bazı metinler hiç değişmiyor, yerini
koruyor, sırası gelince öğrencilerle birlikte okuyup inceliyor,
içeriğini, biçimsel özelliklerini, dilini, anlatımını
tartışıyorduk. Orhan Cavit Tütengil’in Ağrı Dağındaki Horoz
kitabından aldığım “Hakkari’deki Walther Tepesi” derslerimde
vazgeçemediğim metinlerdendi. Özellikle de Coğrafya Bölümü
öğrencilerinin okumalarını çok istiyordum.
Ernst Walther adında Avusturyalı bir dağcı arkadaşlarıyla birlikte
Ağrı’ya tırmanırken ölmüş, arkadaşları onun öldüğü yere Walther
Tepesi adını vermişler. Cavit Orhan Tütengil bir yabancının bizim
dağlarımızı keşfetmek için canını vermesini örnek göstererek,
kendimize, kendi coğrafyamıza ilgisizliğimize getiriyordu sözü. Bu
keşifleri yabancılardan önce biz yapmalıydık demek istiyordu.
Bunu söyledikten sonra palavra, hamaset değil de gerçekçi bir yurt
sevgisini kazandıracak eğitime getiriyor sözü. Her şeyde olduğu
gibi çocuklara, gençlere verdiğimiz yurt sevgisinin de gerçekçi
olmadığını söylüyor:
“İlkokuldan başlayarak bizi gerçekten uzaklaştıran, sahteye,
yapmacığa sürükleyen bir eğitimden geçtiğimizi niçin saklamalı? Yıl
sonu sergilerinde öğrencisinin yerine bile bile büyüklerinin el
işlerini sergileyen öğretmenler, ana baba tarafından yapılan ev
ödevlerini ‘a...