Yabancılarla oynadığımız kupa maçlarında en sevmediğim skor
öteden beri deplasmanda 1-0 maç kaybetmektir. Lizbon’da bu
F.Bahçe’nin başına geldiğinde o günkü yazımda da kısaca
değinmiştim. Fazla açılarak oynarsanız, hele ki temel yapısı çabuk
ve süratli çıkmaya dayalı bir Portekiz ekibi karşısında sıkıntı
çekersiniz. İşi sona bırakayım, oyunu kapatayım derseniz gol
atamadıkça moral motivasyonunuz düşer.
Şimdi bu gerçeklerden bir maça bakalım. F.Bahçe çok idareli
giderken ceza sahasının içinde bir verkaç sonucu gol yedi ve duvar
pasını yapıp golü atan oyuncunun takipçisi de Alper idi. Acaba çok
kişinin eleştirdiği Topal-Souza ikilisi sahada olsaydı onlardan
biri araya girer miydi?
Benfica bu golden sonra oyunu idare etmeye çalıştı desek yeridir.
Fakat F.Bahçe’nin günümüzdeki yapısı oyunu idare etmeye çalışan
Benfica’yı sahaya yapıştırmaya pek uygun değildir. Geçen sezon
Şampiyonlar Ligi’nde grupta sıfır çeken Benfica, bu kadrosuyla da
gruplara kalabilirse aynı dramı yaşayabilir.
F.Bahçe’de Cocu’nun Bursa önünde yer vermediği Elif, Alper ve
Valbuena’yla maça başlamasına, güç ekonomisi düşünüldüğü için
başvuruldu desek bence doğru olmaz. Hele hele 19 yaşındaki Elif 4
günde bir maç oynayamazsa acaba kaç yaşında oynar?
F.Bahçe devre biterken kazandığı golle ikinci yarıya az da olsa bir
umut taşıdı. Ama oyuncu değişikliklerine akıl erdirmek pek mümkün
değildi. Mehmet Topal’ın oyundan çıkmasıyla zaten arızalı olan
F.Bahçe savunmasının göbeğindekiler acaba tansiyonlarının
yükseldiğini hissetmişler midir? İkinci yarıda yine Valbuena’nın
çıkıp Soldado’nun yani tipik santrfor rolüyle oyuna girişi hiçbir
etki sağlamadı çünkü Soldado denen bu oyuncu hakem kararlarıyla ve
rakip oyuncularla boğuşmaktan başka pek bir eyleme karışmıyor.
Barış’ın acaba her şey göze alınarak Giuliano’nun yerine oyuna
girmesi daha doğru olmaz mıydı? Bu neredeyse tepeden tırnağa
yenilenmiş oyununda sık sık arıza veren Benfica karşısında
Şampiyonlar Ligi’ne veda edişinde...