Türkiye’de firma ismi olarak “Büyük takım-Küçük takım” etiketi yapıştırılmışsa takımlara, futbolda büyüklerin tuzağa düşmemesi hemen hemen mümkün değildir. Hele hele küçük yakıştırılması yapılan çabuk ve iyi top kullanan bir orta saha elemanına ki bu Bilal’di Akhisar’da. Ve de en önde Seleznov gibi futbolu bilen teknik yapısı da iyi bir oyuncu varsa büyüğün başı beladadır. Çünkü büyük etiketli takım sayısız yan pas ve fazla yer değiştirmeden oyuna çıkarak rakip sahaya yerleşir, böylece küçük etiketlinin daha az efor harcamasına çanak tutar ve kalabalık içinde çok zor pozisyon bulur.
Bahsettiğimiz takımlar tabii ki Süper Kupa’nın finalindeki büyük firmayla küçük ama iyi işler yapan Akhisarspor’dur. Soner ve Muğdat gibi çok önemli iki adamını kaybetmiş Akhisaspor, yuvaya dönen Bilal’iyle fazla zarara uğramamış bir takım olarak karşımıza çıktı. Galatasaray mı? İsmi olan ama oynadıkları futbolla takıma fayda getirmek yerine çökerten çok isme sahip. Fernando, Belhanda ve Gomis acaba Fatih Hoca’nın düşündüğü, planladığı oyunun ne kadarında vardırlar bilmek mümkün değildir. Feghouli içeri girip oynamaya başladığından beri sanki yeni görevini, yeni yerini lanse etti. Bizdeki futbol otoriteleri, Galatasaray’ın savunmasına kabahat buluşlarından sonra sanırım dün akşam çok ünlü isimlilerin bu takımı ciddi şekilde yaraladığının farkına varmışlardır.
Bu kupa finali berabere bitip uzatmaya gitmiş olabilir ama lige beş gün kala şöyle bir mesaj ortaya koymuştur: Galatasaray yenisini bulup alır mı bilemem ama ismi büyüğe çıkmışlarla ne bizim maratonu ne de Şampiyonlar Ligi’ni taşıyabilir. Akhisarspor ise eldeki kadroyla inatla yürüyebilirse geçen sezon Kayserispor ve Sivasspor’un yerini rahatlıkla alabilir. Bir ince satır da bu finalin feci bir zemine sahip Konya’da oynanmasını uygun görenlerin gözleri kapalı yaşadığı gerçeğidir.
...