Dün akşamki müthiş kupa finalinin kazananı, kaybedeni beni
ilgilendirmez. Gecenin en çok gündeme getirilip tartışılacak
konusu, televizyondaki reklam kepazelikleridir. Kaç tane pozisyon,
ekrana yerleştirilen reklamlar sebebiyle ne olduğu anlaşılamadan
geçti gitti. Desenize bu federasyonla bu kadar yayın bile yine
iyidir…
Maçın içine dönersek; Akhisar bence bu oyuna başlarken en büyük
kaybı olan takımdı. Seleznov’un sahada olmayışı sebebiyle rakip
sahaya yerleşip pozisyon zenginliği yaşayabilmek çok zordu. Okan
Buruk da buna göre oyunu kendi yarı sahasında kabul edip rakibin
boşalabilecek bölgelerine süratli akınlar tezgâhlamak üzerine oyunu
kurmuştu. Genelde de başarılı oldu diyebiliriz. Tamamen Muğdat’ın
üzerine yığılmış bu oyunda şahane gol atmasına rağmen sağ bek Lopez
takımının en kötü oyuncusu olduğu için, kurulmuş planda aksaklıklar
gösterdi. Savunma, Fernandao oyuna girene kadar yerleşik oynadığı
için hiç sıkıntı yaşamadı diyebiliriz. Buna karşılık Aykut Hoca
klasik on biriyle dizilmişti. Rakibin kendi sahasında yerleşerek
oynayacağı sır değilken Alper’in neden oyunda olduğunu acaba
birileri sorar mı Aykut Hoca’ya?
İki santrfora döndükten sonra Okan Hoca’nın Dany ikramı
değerlendirildi diyemeyiz. Şener, Hasan Ali’ye oranla daha etkili
olurken Fenerbahçe’nin orta sahasındaki müthiş (!) Giuliano, üç
stopere dönmüş rakibi karşısında orta alanda hiç varlık
gösteremeden kaldı. Topal ile Souza’nın klasik yapılarını da
dikkate alırsak Fenerbahçe’nin uzun bir süre doldur boşalt
yalanında kendini aldattığını da söyleyebiliriz. Ama futbol bu,
bazen çok da baskılı oynadığınız anda kontralarda iyi
yerleşemezseniz ya da rakip ustalık gösterirse skor tabelasında
kazançlı hâle gelemezsiniz.
Bu arada bir ince not eklemem lazım. Cüneyt Hoca’nın bu Tarık Ongun
yardımcısından derhâl vazgeçmesi lazım.
Şöyle bir özetlersek; Okan Hoca’nın çift santrfora karşı aldığı
Dany tedbiri hariç, maçı Aykut Kocaman’a karşı daha iyi planladığı,
hemen hemen meydana...