Kalakaldım ekran karşısında... Bizim aslan gibi Doğan Hakyemez, yani sevgili “Dodo” vefat etmişti. Kalbindeki damarlardan dördü tıkalı imiş. Ameliyat demişler ve oracıkta kalp krizi geçirmiş. Bu Doğan’a, Efes, Avrupa Kupası’nı kazandıktan iki gün sonra İstanbul’un çok uzaklarındaki evine röportaja gitmiştim. Üç saat sohbet etmiştik, kendisi ve ailenin tüm efradıyla... “Yahu Doğan ev çok uzak, bir daha gelemem” diyerek vedalaşmıştık. Bir ay sonra telefonum çaldı... “Abi, gözün aydın, o evi sattık Levent’e taşındık...” İki metre uzundan olanlara, “Kafaları pek çalışmıyor” dediğinde, “Peki ya sen?” diye sormuştum. Cevap mı? “Abi, ben 1,99...” Nurlar içinde yat değerli ve sevgili dostum. Allah, cenazede gözyaşlarına boğulmuş olan ailene sağlık ve uzun ömürler versin!
Lütfü Özel ve TRT...
TRT’nin spor ekranından genelde sabahları karşıma çıkan Lütfü Özel
kardeşimle eskilerde İstanbul-Ankara paslaşmalarımız olurdu. Yani
üzerinde, az da olsa emeğim vardır. Dik, düz ve bilgili adamdır.
Program mı? Palavra ve yalan transfer haberleri yarışındaki spor
medyasında çıkanların tartışması... Sevgili kardeşim Lütfü; o
devlet kanalında senin dörtte birin kadar olmayanlara ne programlar
yaptırıyorlar... Ya sana?
Ayıp oldu Ronaldo!
Hiç unutmam; Ronaldo henüz 17,5 yaşında iken Eurosport’ta yaz
sıcağında bir Fransız kasabasındaki Fransa- Portekiz genç millî
özel maçını izliyordum. Yüz kişilik tribünün bir köşesinde Alex
Ferguson vardı. Hah dedim biri Manchester’a gidiyor. Ertesi gün
Ronaldo isimli sol açık 17,5 milyon dolara transfer edilmişti.
Sonra mı? Yıllarca Manchester United... Sonra mı? Bilmem kaç sene
Real Madrid... Sonra mı? Bir üç sene de Juventus... Sonra mı? Eh,
başka büyük kalmadı ki...
Şu üçlüye bakınız!
Beşiktaş’ın yurt dışındaki idmanından görüntüler geldi hafta
sonu ekrana... Teknik direktör Şenol Güneş bir ara yardımcıları
Guti ile İlhan Mansız’ın kollarına girerek fotoğraf verdi. Ne mi
olmuş? Yahu Şenol Güneş gerek futbolculuğunda, gerekse de ondan
sonraki hayatında bu ülkede örnek alınacak belki de bir numaradır.
Kollarındakiler mi? Biri Amerikan ve İskoç hayranı(!), diğeri ise
deniz kıyılarında, dağlarda türlü türlü komediyi sergileyen biri...
Sevgili Başkan Orman; Oldu mu bu böyle? Beşiktaş’ın tarihsel
özelliğine uydu mu? Hele hele yukarıda tarif ettiğim Şenol
Hoca’ya... Baba Hakkı ve Süleyman Ağabey rahatsız olmuşlar
mıdır?
Altınordu ürünleri!
Tam saymadım ama uzun zamandan beridir İzmir’in Altınordu Kulübü,
bulma, yetiştirme, büyütme üçgeninin içinde en etkili dolaşan kulüp
olarak biliniyor. Hatta bir keresinde benden Maltepe’den bir isim
almışlardı da, kalkıp gelerek bu 15’liği de izlemişlerdi. Çocuğun
ailesi vermedi. Şimdi iki adet ihracat yaptılar. Hem de
Fenerbahçe’ye... İnşallah bu çocuklar da Elif gibi bilinmez
semtlerde kaybolmazlar. Bu arada bu yeni iki gençten önde
oynayanını Lozan karşısında izledim. O genç adale olarak gelişmezse
çabuk ezilir, şimdiden yazayım da...
Fatih Hoca bu işte...
Ekrandan bir haber döküldü. Galatasaray’ın eski ünlü futbolcuları,
şimdi de Terim Hoca’nın yardımcılarından Necati Ateş ve Ümit Davala
Norveç’e uçmuşlar. Yok yok yazın serinlemek için değil, üç 18’liği
incelemek için... Sabri, Semih, Arda nasıl çıktı ki piyasaya? Fatih
Akyel’i kim geri döndürmüştü? Emre’yi kim keşfetmişti? Okan, Suat,
Ergün, Hakan Ünsal için satılma kararını kim bozmuştu? Arif’i,
Hasan Şaş’ı kim tanıtmıştı? Ümit Davala Milan’a kimin emeği ile
uçmuştu?