Bu maçla ilgili yazıma ülke futbolunu sarmış önemli bir yeni
hastalığa değinerek başlayacağım. O da kalecisinden aldığı topu
rakip alan ve adam kapatmışken kendi ceza alanından hâlâ pasla
çıkmaya çalışma uygulaması; bir teknik direktör emri midir, yoksa
zeka özürlü futbolcuların işi midir?
Fenerbahçe’nin yediği gole, Antalyaspor’un yemediklerine bir
bakınız ve de bundan önceki Başakşehir, Galatasaray, Beşiktaş
takımlarının başta olmak üzere maçlarını bir hatırlayınız.
F.Bahçe için Antalyaspor kolay bir rakip olacaktı. Çünkü rakibe
sıkıntı verecek Sangare’den başka oyuncusu hemen hemen yoktu. Bir
de Hamza Hamzaoğlu’nun kurgusu bu maçta hiçbir sürprize yol
açamazdı.
Aykut Kocaman neredeyse klasikleşmeye başladığı kadrosuyla bu maça
çıkarak, doğru bir oyun planı ve düşüncenin arkasında duruyordu.
3-1’den sonra yaptığı değişikler de oyuncu ısıtma, yarına oyuncu
hazırlama ve de sarı kart cezasına yakalanmama stratejisi
içeriyordu. F.Bahçe’nin daha rahat pas yapan, boşa koşarak top alma
doğrularına daha çok sarıldığını gördük. Antalyaspor’da bunların
hemen hemen hiçbirine rastlayamadık.
Yazımızın bir bölümünde de öyle bir pek başka kimsenin kanca
atmayacağı özelliklere değinelim. Ben bu ülkede iki tane oyuncunun
yere yatışına hiçbir gün sakatlandıkları konusunda endişe taşımadan
baktım. Bunlardan biri dünkü Mehmet Topal, diğeri de bugün
Beşiktaş’ta oynayan Gökhan Gönül’dür.
Tabi ufak tefek hakemlere de dokunuşlarımız olacaktır.
Antalyaspor’da çok kolay sarı kart gören bir oyuncu vardı. Aynı
hakem Celustka’nın kaşını açan dirseğin sahibi Aatıf’a faul
vermekle yetiniverdi. Tabi bu altını çizdiğim maç özellikleri
F.Bahçe’nin galibiyetine hiçbir şekilde gölge düşürmez,
Antalyaspor’a da yazık oldu dedirtmez.
Özetle F.Bahçe için ligin geri kalan dört haftasında herkes başka
sıralar konuşuyor ama ben şampiyonluk için olan iddiasını hâlâ
kaybetmemiştir diyorum. Bir not daha izin verirseniz ekleyelim; dün
akşam maça itibar gösteren bir hay...