Bizim Ercan Müdür benden bir yazı istedi. Tam da kalbimden vurdu
diyebilirim. Yazının konusu açısından böyle diyorum. Çünkü Ercan
benden “Dünyanın en iyi on futbolcusu”nun isimlerini sıralamamı
istedi. Ağır ve önemli bir görevdir bu... Bana bu yapılır mı
diyecek oldum “Abi sen en büyük oyuncuları çıplak gözle, en büyük
organizasyonlarda statlarda izledin. Pele’den, Cruyff’a;
Maradona’dan, Platini’ye tut da, en son Ronaldo, Messi ve Neymar’a
kadar... Yani rehberlik edeceksin bize ve okurlara...”
Hedef yukarıda sıraladıkları olunca Ercan’a evet deyip daldık bizim
hafızaya... Saint Joseph’te her gün La Fontaine ezberletirlerdi. Bu
yüzden özel hafıza edindik desem yalan olmaz.
Neyse, Di Stefano’dan başlayayım. Müthiş bir fizik gücü ve rakip
savunmaya yakın oynayıp süratli rahatsız etme en ciddi
özellikleriydi. Tabii ki vuruşları da... Puşkaş daha ziyade
organizasyon ama, savunmanın yerleşimini dikkatlice göz altında
tutup en olmadık yerden vurması ile hayran bırakmıştı dünyayı
kendisine...
Sonra Pele... 1958’de Brezilya bir anda bu henüz 18 yaşındaki
delikanlıya sahip olacaktı. Yedek gittiği kupada asil oyuncu
sakatlanınca maça çıkmış ve rakip ceza alanı civarlarında top, pas
nasıl gelirse gelsin onu gole çeviren bir özellik göstermişti. Ve
bu Brezilya’nın ilk kupası olunca da Pele patlaması oldu. Sonra
Garrincha. İşte O Brezilyayı şampiyonluğa taşıyan gelmiş geçmiş en
müthiş kanat oyuncusu olarak çıktı karşımıza... Hem de küçükken
felç geçirmiş bacakları ve ayaklarıyla...
Gelelim Cruyff’a... Bu Hollandalı bence takım yöneten, sahanın
tamamına hâkim, her türlü teknik kapasiteye sahip bir isim idi. Hiç
unutmam, Almanya ile oynadıkları 1974 finalinde Berti Vogts’u ona
adam markajı ile görevlendirmişlerdi. Dolayısıyla da Hollanda bloke
oluyordu. Ne yaptı Cruyff biliyor musunuz? Gitti kendi kalesinden
aut attı. Herkes şaşırmıştı. Ama Vogts da kenara “Ben şimdi ne
yapayım?” diye soruyordu. Öylesine ki, bu Cruyff ona penaltı bile
yaptırttı o maçta....