Eğer sahada tabelayı değiştirecek oyuncunuz yoksa doğru oyunu ortaya koysanız da sonuç alamazsınız…
F.Bahçe, kendi saha ve seyircisi önünde ilk maçta bir amatör
takım hüviyetindeki üstelik maç eksiği olan Rusya Ligi liderini
yakalayıp 1-0'la postalamıştı. O maç aslında anlamsız bir rövanş
bırakmalıydı arkasında ama olmamıştı. Rövanşta ise F.Bahçe'yi saha,
seyirci ve iklim gibi dezavantajlar bekleyecekti ama karşıdaki
takım, futbolcu ve oyun yapısıyla Kadıköy'deki amatörlerin üzerine
bir profesyonel takım özelliğine bürünebilecek miydi?
Maçın büyük bölümünü mercek altına alırsak F.Bahçe'nin 2-1'den
sonra, hele hele Alper yanlışından dönüp bir orta sahayı daha oyuna
almasıyla, Rus takımı seyirci rolüne bürünmek zorunda kaldı. Ama bu
süreçte bizim ligde de bizi alıştıran gol yapamama özelliği
F.Bahçe'yi terk etmemişti. Sağda solda yapılan pas alışverişleri,
verkaçlar, kalenin yakınlarında hep sonuçsuz kaldı.
Bu arada bir önemli çarpıcı özelliğe değinmeden yapamayacağım. Maçı
anlatan spiker ve yorumcusu, oyuncuyu numarasıyla söyleyeyim ki
daha iyi anlaşılsın, 22 numaralı benim 'odun' sıfatını
taktığım Zenit santrforunu Dyzuba'yı ballandıra ballandıra
anlattılar. Oysa tıpkı ilk maçta olduğu gibi Zenit, bu maçta da
onun yüzünden 10 kişi oynadı hep.
Şimdi yukarıdaki satırlarda değindiğim bir özelliğe yine döneyim
ben. Oyunu, pas hâkimiyetini, sahaya doğru yerleşim özelliklerini
cebe indirmiş olsanız bile rakip savunmanın içinde, önünde,
kenarında gol pozisyonu alıp skor tabelasını değiştirecek
oyunculardan mahrumsanız maçı sakız gibi çiğner ama sonunda o
sakızı yutmak zorunda kalırsınız. İşte, F.Bahçe'nin başına gelen de
neredeyse budur!
MAÇIN ADAMI: Yok