Futbolda, özellikle de bizim spor medyasında, bizim teknik adamlar topluluğunda şöyle bir tuhaf söz birliği var: “Top sizde kalsın da nasıl kalırsa kalsın...” Tamam da bende top kalırsa, ama buna rağmen hücum etmede pas gevezeliği yaparsam nasıl gol atıp da maç kazanacağım? Peki, bu topun bende kalmasını belli ölçüde, oyunun oluşumuna göre yaparsam, rakibin boş alanlarına adam kaçırırsam, oralara çabuk pas çıkartırsam ne olur? Pozisyon olur, ayakları ve kafası düzgün adamın da varsa golü atar maçı kaparsın...
Bu olmazsa olmazdan hareketle şu cumartesi mesaisine bakalım büyük takımların... Karabük’de ilk yarım saat yukarıda yazdığım doğruların hemen hemen tamamını yapan Beşiktaş skor tabelasını çabucak 4’lük veya 5’lik yapardı. Ama gerek şansı, gerekse rakibin topun önüne kendini atan oyuncuları, gerekse de rakip kaleci yüzünden buna ulaşamadı. Sonra mı? Karabükspor tokat yemiş ama düşmemiş takım olarak kendine geldi, toparlandı ve atağa çıkmaya başladı ve iki de pozisyon buldu ama atamadı.
Devamla ilk yarı içeriye 0-0 gidildi. Takımlar değişmemişti. Belli ki Karabükspor toparlanmanın, Beşiktaş da onca pozisyona girmenin devamını bekler idiler. Ve de Beşiktaş penaltı kazandı. Karar doğru idi. Ama toparlanmış gibi gözüken, Oğuzhan, biraz da sahanın kötülüğünden topu tribünlere attı. Yıkılmıştı Beşiktaş... Üstüne üstelik bir de Tosiç bir kontrada topu sarı kartlık kesince ikinci sarıdan atılmaz mı? Vay ki vay! Artık Karabükspor bir kişi fazla olarak rakibini beklemek yerine üstüne gidecekti. Ama bu pahalıyı oturdu. Orta alanda pas arası yapan Oğuzhan kestiği topu bir de kullanıp Babel’i kaçırdı, o da golü attı. Bu arada bu maçın hakemlerin topluca, feci bir günlerinde olduklarını da yazayım. Sonra mı? Beşiktaş’ta Caner dururken, acaba rakibe göre sağdan kazanılan serbest atışları neden Lens kullanır ki? Şenol hocanın oyuncu değişiklikleri de bu maçta bir ders niteliğinde idi.
Sonra Kadıköy’e geçtik... Fenerbahçe yine kadro değişimine uğramış, Soldado, Guiliano, İsmail aynı on birde idiler. Yani Aatıf yine yedek kulübesinde idi. Şu Guliano’nun yakında ne olduğunu geldiği gün yazdığım için fazlaca söz etmeyeceğim. Rakip mi? Sadece sakat olan Mossoro’nun yerine bence yanlış olarak Napoleoni konmuştu. Yedek listesine bir bakınız kimler yok ki?