Yıllardan bu yana gerek televizyonlarda, gerek yazılı medyada
puan hesabı yapılan lig maçlarının Avrupa veya yerli kupa
oyunlarına hiçbir şekilde benzeyemeyeceğini belirtmiştim. Nitekim
ahı gitmiş, vahı kalmış, yedek kulübesinde tanıdığımız ismi olmayan
Bursaspor bile Fenerbahçe’ye en azından skor olarak sancılı bir
oyun yaşattı. Şayet ilk yarıda Necid ile 10 kişi oynamasaydı, belki
de can alıcı kontra çıkışları skor tabelasına da
yansıyabilirdi.
Fenerbahçe özellikle bizim spor medyamızın ciddi şekilde
eleştirdiği ama yapısı itibarıyla en uygun yerleşimi çift ön
liberoyla sahaya çıktı. Yani; Topal ve Souza’yla. Cocu çok şey
değiştirecek diye özellikle bu yerleşimde yenilik bekleyenler
gerçekle karşılaştılar. Böyle bir Fenerbahçe kurgusunda savunmanın
iki kenarıyla başta Giuliano olmak üzere öndekilerin özellikle
savunmaya dönülürken, hatta hücuma çıkılırken yardımlaşmaları çok
önemlidir. Bu gerçek, olması gereken oyun düzeni, Fenerbahçe’nin
dün akşamki kadrosuyla zaman zaman bize futbol kurgusu
izlettirdiyse de rakibin cılız kadrosu karşısında çok top kaybedip
yüreği ağza getiren kontralar da verdi.
Lizbon’dan bu yana Valbuena ile Elif’i kenarda bırakan Cocu,
elindeki giderek zenginleşen kadroyu acaba önümüzdeki maçlarda
nasıl kuracaktır, merak ederiz…
Barış’ın sol kenarda iyi işler yaptığını söyleyebilsek de
Fenerbahçe’nin sağ kanadında aynı hayat emaresini pek
göremedik.
Önemli parantez; Trabzonspor’un Yusuf’u elden ve gözden çıkarışının
boşuna olmadığını da gördük.
Tabii ki VAR sistemine de geleceğim… Maçın hakemi Halil Umut Meler
Fenerbahçe’nin penaltısını çaldı mı, çalmadı mı belli değilken
VAR’ın uyarısı üzerine sahadaki ekrana bile gitmeden penaltıyı
verdi. Aynı hakem, Bursaspor’un penaltı beklediği pozisyonda yine
VAR ile konuşup ofsaydı çaldı. Ben bu hakeme sormak isterim; bitime
saniyeler kala bana göre verilmesi gereken penaltıyı ekrana da
gidip veremedi. Bakınız iddiam şudur; büyüklerin sahasında VAR
iş-le-mez! Önümüzde...