Bizim bir maestroya ihtiyacımız var. Yoksa hiç de beklemediğimiz sonuçlar alırız
Hangi maç türü olursa olsun, şayet özelse skor çok önemli değildir ama yine de o maç yarınlar için değerlendirmede bir değer taşır. Bizim Rusya’yla oynayacağımız maç öncesi de Bosna-Hersek vardı. Lucescu dönemindeki millî takım özellikle ikinci dönem diyebileceğimiz süreçte ağırlıklı olarak nüfus kâğıdı eskimemişlerden kuruldu. Buradan bakınca takımımızın aktivitesi, direnci, yardımlaşması hiç de önemsenmeyecek değil ama aynı takımın oyun tekniği, ferdî ustalık ve cinlikleri henüz bir tamın yarısına varmış değil.
Karşımızdaki Bosna-Hersek özellikle devre arasında soyunma odasında bıraktığı isimli oyuncularından sonra bizden de beter bir görüntü sergiledi. Yani onlar da sadece kendi yarı alanlarında sahip olabildikleri toplarla birkaç metrekare içinde pas yapabildiler.
Biz o süreçte ne mi yaptık, tabii ki daha baskılı göründük, ve de rakibin yarı alanında hatta hatta ceza alanı çevresinde cirit attık diyebilirim. Ama ağırlıklı olarak onların yanlışlarından sunulan pozisyonları tabelaya yazamadık.
Biz Türkiye olarak, yani Türk futbolu olarak mutlaka ama mutlaka oyun içinde millî takım olalım, kulüp takımı olalım bir yönetmene yani eskilerin deyimiyle bir maestroya ihtiyacımız vardır. Yoksa onca koşma, onca ter akıtma, onca mücadeleye rağmen hiç de beklemediğimiz sonuçlar alırız.
Bu söylediğime çok çarpıcı bir örnek vereyim. Başakşehirspor’un Emresiz kaldığı anlarda hangi futbol çizgisinde dolaştığını görmüyor muyuz? Peki Lucescu gibi müthiş bir kulüp takımı hocası millî takımdaki bu eksikliği kimle giderebilir? Eh, 24 saat aynı oyuncularla yaşamayan Lucescu bu işte çok zorlanır.
Rusya maçı için bizim çocuklara iyi şanslar dileyelim ve umutla bekleyelim ki, bizim için parantez açıyorum yeni Emreler bulalım.
Maçın adamı: Okay Yokuşlu
...