Dünyanın mülteci sorunu her geçen gün büyüyor.
Afrika’da açlık, kuraklık ve iç savaşlar nedeniyle yaşama şansı
kalmayan insanlar hayatlarını kurtarabileceklerini düşündükleri ve
insanca yaşamayı umdukları Avrupa ülkelerine ulaşmaya çalışıyorlar.
Suriye, Irak ve Yemen’deki çatışmalardan kaçan insanların hedefi de
zengin Avrupa ülkeleri…
Afganistan, Pakistan ve Myanmar’daki çatışmalardan ve katliamlardan
kaçan insanlar da Avrupa’ya sığınmak için yollara düşüyorlar.
Dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi olan Hindistan’ın kitlesel
yoksulları da…
İç savaş ve çatışmalar zorlu iklim şartlarıyla birleşince açlık
kaçınılmaz bir sorun olarak ortaya çıkıyor.
Mülteciler, gerçekten hayatlarını kurtarma refleksiyle çok riskli
ve zorlu yolculuklara katlanarak Avrupa ülkelerine gitmeye
çalışıyorlar. Yolda onları çok büyük tehlikeler bekliyor. İnsan
kaçakçıları tarafından denize atılmak, soyulmak, tecavüze uğramak
ve öldürülmek…
Bütün bu zorlukları göze almalarına rağmen çoğu hedefledikleri
ülkelere ulaşamıyor.
Milyonlarcası Avrupa’nın kapılarındaki Türkiye, Libya, Lübnan ve
Fas gibi ülkelerde sıkışıp kalıyor. Bu ülkeler Avrupa’ya giriş için
ebedi bekleme salonlarına dönüştü. Bu Avrupa yolcularının bütün
yükünü ise, zaten kendileri büyük sorunlarla uğraşmak zorunda kalan
bu ülkeler çekiyor.
Türkiye’ye bakalım mesela…