AK Parti’nin 20 yıllık iktidar hayatında binlerce bürokrat ve siyasetçi görev aldı. Belki de 'altın yıllar' denen ilk on yılda Türkiye’nin en iyi yetişmiş kadroları devleti yönetti.
Eğitimleri, tecrübeleri, birikimleri ve kişilikleriyle her mevkide başarı gösterdiler, ülkenin kalkınmasında ve toplumun refahında çok önemli projelere imza attılar.
Danışman ya da bürokrat olarak göreve başlayan bir isimler zaman içinde siyasetçi, bakan, başbakan yardımcısı ve başbakan oldular.
Bu isimlerin çoğu İstanbul’dan gelmişti. Bu yüzden “İstanbul ekibi” denirdi bu insanlara.
Vizyoner, yenilikçi, reformist, dönüştürücü ve yanlışa itiraz edebilen özellikleri vardı.
Doğrusu Ankara’nın eski bürokratları ve siyasileri İstanbul ekibinden pek hoşlanmazdı. Biraz ukala, söz dinlemez, kontrol edilemez insanlar olarak görülürdü.
Zaten bu sevilmeyen özellikleri nedeniyle başarılıydılar.
Başbakan Erdoğan’ın “bürokratik oligarşi” dediği tipler ise hiç sevmezdi İstanbul ekibini.
En büyük mücadele de İstanbul ekibiyle, klasik eski bürokratlar arasında olmuştur zaten.
İstanbul ekibi devrimci bir tavırla sistemi dönüştürmekten yanaydı, bürokrasi de buna direniyordu.
Dönemin Başbakan Müsteşarı Ömer Dinçer’in hazırladığı kamu yönetimi reform projesi hayata geçseydi, bürokratik oligarşi ismi sadece yönetim tarihi kitaplarından anılacaktı. Devlet yeni, işlevsel ve modern bir sisteme kavuşacaktı.
Olmadı. O reform yapılamadı, Ömer Dinçer ve ekibi gitti, bürokratik
oligarşi kaldı.