Romantik devrimcilerin hikayesi birbirine benzer. Metin Yüksel, Akıncıların/İslamcıların, Deniz Gezmiş solcuların genç yaşta yitirdiği, sonradan idolleştirdiği iki gençti. İkisinin de ‘rejimle’ sorunu vardı, asi çocuklardı. Tüm asi çocukların ağabeyi, duvarlara asılmamış posterleriydi.
Ne hüzünlüdür ki, bu asi çocukların yüzlercesi, binlercesi, ‘rejimle, TC ile, devletle’ hesaplaşma adına yitip gitti.
Devletin çocuklarına neden bu kadar haşin, acımasız davrandığını sonradan devlette çalışırken anladım. Bir baba gibi, kendisine itiraz edilmesini, hele isyan edilmesini hiç sevmiyordu ‘devlet baba’.
Ancak nedir bunca gencin hayatına mal olan, onları hapislerde çürüten, yasaklı, sakıncalı yapan suç? Bu gençlerin istekleri neydi?
O heyecanlı göğüslerinde, çoğunun sloganlaştırdığı ama içini tam dolduramadığı tutkulu idealleri vardı. ‘Özgürlük, eşitlik, hakkı hakim kılmak, emeğin iktidarı, İslam’ın hakimiyeti, Turan devleti…’
Nice genç bu sloganlar uğruna devletin acımasız tokadını yedi.