Kahire’nin tozlu, kalabalık, gri renkli ara sokaklarından birindeydi. Eski Kahire’nin otantik mekanı, El Fişavi kıraathanesine girip oturduk. Duvarlarda, bu mekana gelen ünlü isimlerin fotoğrafları vardı. Mısır’ın ünlü yazarı Necip Mahfuz’dan tutun, çok sayıda siyasetçiye kadar herkes uğramıştı bu mekana.
Bunlardan biri de büyük şair ve mütefekkir Mehmet Akif Ersoy’du. Mısır’ın Hilvan şehrinden Kahire’deki Ezher Üniversitesi’ne ders vermeye geldiğinde, ara sıra bu kıraathaneye gelir, çay içermiş.
SÜRGÜNDE BİR MİLLİ KAHRAMAN
Bir nostalji hatıra gibi gelmemişti bana Akif’i o mekanda anmak. Zira Akif gönüllü sürgününü yaşıyordu burada. 1925 yılında Atatürk’le ayrı düştüğünden, ülkeden ayrılmak zorunda kalmış, fakirlik, yokluk ve vatan hasretiyle burada yaşamıştı. İstiklal Marşı’mızın yazarıydı ve uğruna canını vereceği vatanından uzakta, Mısır’da 11 yıl geçirmişti.
Akif’in kurucusu olduğu Sebilürreşad Dergisi (3 yıldır yeniden yayınlanmaya başlandı) Aralık sayısını ölüm yıl dönümü nedeniyle Mehmet Akif Ersoy’a ayırdı. Yeni yayınlanan belgeler ve yazılara bakınca, tıpkı Kahire’deki El Fişavi kıraathanesinden hissettiğim hüznü yeniden hissettim.
Zihnimden geçen cümle şu oldu: Bir kahraman nasıl düşmana çevrilebilir?