Darbeden bir gün sonraydı. Akşam herkes gibi ben de nöbet tutuyordum. Kısıklı’da, kaldırımın kenarında oturmuş, haberleri okuyordum.
Haberlerden biri tankı ele geçiren, sonra içine giren ve ardında da sürmeye başlayan atletli bir Karadenizlinin hikayesiydi. Tank içinden çekilmiş videosunu izleyip hem gülüyor hem şaşırıyordum.
Yanımda benim gibi nöbet tutan ve yerde oturan birkaç kişi bana baktı. Dedim, “yahu bir insan nasıl bir tankı ele geçirir, hadi ele geçirdi, nasıl sürer, akıl alacak iş değil. ‘Deli’ bunlar.”
Adamlardan biri yüzüme baktı, Karadeniz şivesiyle. “Ne var bunda daa. Boyle iki, uç yerini kurcaladun mi sürersin da. Ne zori” dedi.
Bunlar da deliydi. Hep beraber bana güldüler. Bu kadar basit bir şeyi niye anlamadığımı anlatıp eğlendiler! Artvin’den, Trabzon’dan gelmişlerdi.
Yani çıplak elle tankları durduran, sonra içine giren, sonra süren bu adamlardı. Bizim “delilerimizdi”. O gün onların sayesinde kurtuldu hepimizin canı.