Bir ülke düşünün, iki yüz yıldır değişmek istiyor ve değişemiyor…
Tam ‘oldu’ derken, tam ‘bu sefer başardık’ derken, bir sabah uyanıyorsunuz ve eski kötü günlere döndüğünüzü görüyorsunuz.
Tam iki yüz yıldır değişmedi bu…
….
Sözüm ona İstibdat’a karşı, “Hürriyet, eşitlik, kardeşlik” sloganıyla yola çıkılır, bir kavgaya girilir, bedel ödenir, can verilir…
Ve bir gün bu mücadelenin sonunda hürriyet ilan edilir, ülke bayram yerine döner, özgürlük, eşitlik, kardeşlik gerçek olur ve ülke değişir.
Buna “hürriyet devrimi” denir.
Kısa süre sonra, bir sabah uyanırsınız, eli silahlı başı külahlı adamların hükümet binası bastığı, köprülerde gazetecilerin vurulduğu, kardeşliğin unutulup komitacılığın hortladığı, özgürlüğün rafa kalkıp baskı rejimine dönüşen bir ülke olmuşsunuz.
Bir kabusa uyanır gibi, bu ülkede insanlar kötü günlerin sabahına uyanır.