Bir devletin büyüklüğü ve gücü kriz zamanlarında ortaya çıkar.
Polonya, Ukrayna, Romanya’yı kapsayan haber çalışmalarımda savaşın siviller üzerindeki etkilerini gözlemlerken, aynı zamanda devletlerin sahadaki gücünü de görmüş oldum.
Ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin gücünü, yeteneklerini bir kez daha fark ettim.
“DEVLETİN İMKAN VE KABİLİYETİ”
Ukrayna-Romanya sınırındaki Siret Sınır Kapısı’nda, Sağlık Bakanlığına ait, Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi (UMKE) çadırında otururken, Bükreş Büyükelçiliğimizden gelen asker ve emniyet kökenli yöneticileriyle de görüşme fırsatı buldum.
Genellikle bu güvenlik bürokratlarının kullandığı, benim çok dikkatimi çeken bir söz vardır:
“Devletin imkan ve kabiliyeti…”
Bunun ne anlama geldiğini, işte bu üç devlette sahada haber yaparken anladım.
Çünkü Ukrayna ve Romanya’da devletin imkan ve kabiliyetinin çok kötü, Polonya’da ise sınırlı olduğu, göç krizini yönetememesinden belliydi.
Zaten Polonya havalimanında sadece pasaport işlemleri 2.5 saat sürünce burada sistemin nasıl yavaş olduğunu fark etmiştim.
KRİZE KARŞI KABİLİYET VE İMKANLARI YOK
Ukrayna devletinin savaş ortamında olduğunu ve mazereti olduğunu düşünebiliriz. Ancak askerler savaştayken, sivillerin sevk ve idaresi, bakımı ve güvenli alanlara taşınmasından tutun da, onlara sıcak bir yemek pişirecek Kızılhaç’ın ya da devletin diğer sivil unsurlarının sahadaki açığı kapatması beklenirdi.
Liviv şehrinde ya da sınır boylarında devletin varlığını hissettirecek bir düzen göremedim.