Hangi açıdan bakarsanız bakın, Türkiye’nin en büyük şehirlerinde belediye başkanlarının istifası, bir siyasi parti için çok önemli ve çok riskli bir durumdur. Cumhurbaşkanı Erdoğan, her zamanki gibi bu riski aldı. İyi mi etti, kötü mü etti, yine her zamanki gibi, sonucunu görünce karar verilecek.
Zaten herkes, Erdoğan’ın aldığı bir karara doğru ya da yanlış demek için tereddüt ediyor. O riskli kararın sonucu isabetli olmuşsa, ‘iyi’; sonuç zararlı olmuşsa, (çoğu kez de kısık sesle) ‘kötü’ karar olarak not ediliyor…
Mesela 7 Haziran sonrasında aldığı 1 Kasım seçim kararında, eğer AK Parti kaybetseydi, aldığı karar ‘facia’ olacaktı. AK Parti kazanınca, ‘siyasi deha’ oldu Erdoğan.
AK PARTİ’NİN ALDIĞI EN RADİKAL KARAR
Belediye başkanlarının istifa ettirilmesi, öyle böyle değil, AK Parti siyasi tarihinde alınmış en radikal kararlardan biridir. Parti ilk defa belediye başkanlarının istifasını istiyor. Hem de İstanbul ve Ankara gibi, Türkiye’nin siyasi kaderini etkileyecek şehirlerin başkanları bunlar.
“Sandıkla gelen, sandıkla gider” ilkesi, yani demokratik ilkeler açısından konuyu çok tartışan oldu. Ben bu konuda tereddüt içindeyim. Seçilmiş birinin mahkeme kararıyla suçu ispat olmadıkça görevden el çektirilmesine karşıyım.