Gençlik yıllarımızın eylem envanterinde, İsrail’i protesto ilk sırada yer alır. Beyazıt meydanında, görkemli eylemlerde en çok İsrail bayrağı yakılmıştır. ‘Kahrolsun İsrail’ sloganı, ilgili, ilgisiz neredeyse her eylemde atılmıştır.
Sanırım yine gençlik yıllarımızdan beri en çok Kudüs ve Filistin için göz yaşı dökmüşüzdür. Zira bizim kuşağımız doğduğu günden itibaren, dünyanın Filistin meselesi diye bir sorunu olmuştur.
Ortadoğu 1948 yılından bu yana, böğrüne saplanmış bir hançerin neden olduğu kanamayı yaşar. Dünya ise bu kanamayı durdurmak yerine, geçici pansumanlar yapar ama yara hep kanar.
Kudüs’ün hakikati kanayan bir yaraya benzer. Durmadan kanayan bir yara.
KUDÜS SORUNUNU ÇÖZMEK ÇOK MU ZOR?
İki yıl önce Lübnan’da Sabra ve Şatilla isimli Filistin mülteci kampını ziyaret ettiğimde, büyük şok yaşamıştım. O kampta, 1960 yılında Filistin’den sürülen insanlar kalıyordu. O tarihlerde inşa edilmiş kampta, 2016 yılında, yani neredeyse 60 yıldır hala mülteci geliyordu. Durmadan kanayan yara dediğim şey budur.