İlk defa umreye gitmiştim. 15 yıl önceydi. İlk giden her Müslüman gibi heyecanım çok yüksekti. Mekke’yi ilk gördüğümde iki şeyin şaşkınlığını yaşamıştım:
Biri, İslam dünyasının her yanından gelen ve “ümmet” dediğimiz topluluğu oluşturan dünya Müslümanlarının fakirliği ve perişan haliydi.
İkincisi ise kirlilik, düzensizlik ve kargaşa içinde kutsal şehirleri yöneten Suud devletinin, hacı adaylarına uyguladığı mezhep baskısıydı.
Bu iki şey o manevi ortamda beni rahatsız etse de, ibadete kendimi vererek unutmaya çalıştım. Lakin her yıl gittiğimde, fakirlik ve pejmürdelik içinde görünen Müslümanların durumu değil de, Suud rejiminin Vahhabi mezhebine göre ibadet yapmam için uyguladığı baskı beni rahatsız ediyordu.
NEDEN MEKKE VE MEDİNE VAHHABİ MEZHEBİNE GÖRE YÖNETİLİR?
Mekke’ye doğru el açıp dua edenlere, Kabe’nin örtüsüne sarılıp ağlayanlara, Peygamberimiz’in huzurunda gözyaşı dökenlere Suudlu polisler müdahale ediyor, “Haci haram” diyerek nezaketsizce fiziksel müdahalede bulunuyordu.