Rutubetli öğrenci evlerinde sabahlara kadar süren tartışmalarımız vardı. Tartışmadığımız konu da yoktu neredeyse. Tasavvuftan mezhebe, komünizmden liberalizme kadar, İslami ve beşeri ilimlere ait her konu, o sigara ve nem kokulu odalarda, simit çay eşliğinde, cesurca ve özgürce yapıldı.
O tartışmalardan dergiler doğdu. O dergilerden yayınevleri. Tartışmalar buralarda devem etti. Hem okuduk hem tartıştık. Hiçbir zaman yasaklı kitap, yazar listemiz olmadı. Sahip olduğumuz ana fikre güveniyorduk, o yüzden her şeyi, herkesle tartışma cesaretimiz vardı.
En önemli kuralımız hakaret etmeden, nezaketi bozmadan saygılı olmaktır karşıdaki insanlara.
ÖZGÜRCE TARTIŞMAKTAN KIYMETLİ FİKİRLER DOĞAR
Sonra o ortamlardan bugünün saygı duyulacak akademisyenleri, bilim adamları, siyasetçileri, belediye başkanları, aydınları, gazetecileri, iş adamları çıktı.
Demem o ki, özgürce, korkmadan, cesurca tartışılan ortamlardan yeni fikirler, akımlar, buluşlar, değerler çıkar. İnsan beyni böyle gelişir, böyle üretir. Tek düze, dar alanlarda, konuşulması yasaklı, sınırlı alanlarda yapılan tartışmalardan bir şey asla çıkmaz.