Papa (karpuz), bila (balık), labi (kalem), Iveo (yoğurt), çuta (çikulata), hopşuduk (hoş bulduk), naçık (yastık), alla (anne)…
Duyduğum en güzel ve telaffuzu en sevimli kelimelerdi. Dupduru bir aklın ürettiği, saf ve lekesiz bir zihnin dillendirdiği kelimeler.
Sanırım beni en çok etkileyen şey, bu kelimelerin saflık derecesiydi. Bir melek tarafından dillendirilmişti.
Kızım Rabia’nın 1,5 yaşından itibaren kendi ürettiği ve benim çözümlemeye çalıştığım kelimeler bunlar. Hiçbirini düzeltmeye çalışmadık. Bilakis biz de onun gibi konuşup, bu yeni doğan dilin yaşaması için çaba gösterdik.
Bu muhteşem kelimeler nasıl oluştu, neye göre seçildi, nasıl türedi? bunu bulmaya çalıştım.
Kelimelerin kökenlerini araştıran Etimoloji bilimine merak saldım bu yüzden. Onlarca farklı kelimenin içinden sadece birinin nasıl etimolojik olarak doğduğunu keşfedebildim.