İslam dünyasının bitmeyen acısı ve kapanmayan yarası Kerbela’dır. Hz. Hüseyin’in şehadeti, 1338 yıldır bitmeyen bir ağıt gibi çınlıyor tün İslam coğrafyasında. Bir ümmetin, peygamberinin gözbebeği gibi sevdiği torununa ettiği kötülük, peşini bırakmayan bir lanet gibi acı çektiriyor ona, bunca yıldır.
Hz. Hüseyin’i öldürenler zalimlerin, ölenler mazlumların sembolü oldu. Yine de bu acı ve utanç verici olayla cesurca yüzleşemedi Müslümanlar.
KERBELA İLE CESURCA YÜZLEŞMEDİ MÜSLÜMANLAR
Ağıtlar, mersiyeler ve vaveylalar arasında Kerbela’yı andı ama onun altında yatan asıl nedenleri yeterince konuşamadı.
Bir utancı örter gibi, gözyaşı, acı ve feryat ile örtmeye çalıştı üstünü. Örtülmedi. Kerbela, bitmeyen bir acı ve kapanmayan bir yara olarak böğründe kaldı İslam dünyasının. Oysa Müslüman dünyası iktidarın, saltanatın ve dünya malına düşkünlüğün en sarsıcı imtihanını Kerbela’da verdi. Ve kaybetti…
Saltanat tutkusu, iki cihanın efendisi Peygamberimizin torununu öldürecek kadar Yezit’i kör etti. Kavga ne dini, ne etnik, ne aşiret kavgasıydı. Kavga güç kavgasıydı. Ve Yezit, yüzlerce yıl sürecek bir acıyı, güç tutkusu yüzünden Müslümanların kanına bulaştırdı. O gün bugündür, utanç içinde Kerbela acısını tadıyor Müslümanlar her Aşura gününde.