İsrail, petrolün çılgına çevirdiği Barzani'yi, Eylül ayının sonunda, sözde "bağımsızlık" referandumu uğruna ateşe atıyor.
Oysa başta Irak, Türkiye, İran ve hatta ABD, İngiltere olmak üzere çeşitli ülkeler bağımsız bir Kürt devletçiğinin kurulmasını çok tehlikeli buluyor ve şiddetle istemiyor.
Çünkü, bir bakıma; denize açılan koridor İsrail için bir güvenlik kuşağı konumunu da bölgenin coğrafyasına katıyor.
Zaten, Irak'taki Kürt oluşumu ile İsrail'in öteden beri ilişkileri bulunduğu biliniyor.
26 Nisan 2012 ve onu takip eden tarihlerde Yeniçağ'da bu kritik konu tarafımızdan açık bir şekilde işlenerek İsrail'in hedefi açıklanıyordu.
Yazar dostumuz Hulusi Turgut'un; "Kürt derneklerinde fahri görev üstlenen Yahudiler için, onların amacı Araplar ile Kürtleri birbirine düşürmek ve Orta Doğu'da gönüllerince at koşturmak" şeklindeki görüşü, 40-50 yıl öncesine kadar uzanıyor.
Nitekim, Kürtler ile İsrail arasındaki ilişkiler "Orta Doğu'nun en kötü saklanan sırrı" olarak kabul ediliyor.
'Irak'a Özgürlük Operasyonu ve Kerkük' kitabının yazarı Ali Kerküklü'nün derlemiş olduğu bir çalışmadan özetler verirken, bu sırrın kilometre taşları da görülüyor:
"1897'de toplanan Dünya I. Siyonist Kongresi'nde Yahudilere 'Nil'den Fırat'a İsrail Devleti' hedefini işaret eden modern siyonizmin babası Theodor Herzl, siyasi Kürtçülerle de ilk temas kuran Yahudi liderdi. Herzl bu durumu hatıralarında açıkça dile getiriyor.