"İçin için yanan", "ateş topu", "pimi çekilmiş bir bomba" gibi sıfatlarla anılan Orta Doğu'nun çok uzun yıllardan beri, dünya için bir "baş belası" olduğu ve uzun süre bu sıfatını koruyacağı artık tartışılmıyor.
Sadece kapsadığı sancılı topraklarda çekilen acılar çekiliyor ve sorunlar sıralanıyor.
Gerçekten de; her zaman belirttiğimiz gibi, Orta Doğu içinden çıkılmaz bir tuzaklar yumağı kimliğini asla yitirtmiyor.
Nitekim, Değerli hocamız rahmetli Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş'ın, "Orta Doğu'nun Kara Kutusu" kitabımızda yazdığı geniş önsözde bu durum ayrıntılarıyla dile getiriliyor:
"Bu satırlarda çizmeye çalıştığım tablonun, dünyamızda tek istinası vardır: Orta-Doğu bölgesi. İkinci Dünya Harbi bitti, Kore ve Vietnam savaşları sona erdi; Sovyet Bloku dağıldı fakat Orta Doğu bölgemizdeki savaşlar, çatışmalar, iç harpler, Afganistan'dan, Irak ve Suriye'ye kadar halen devam ediyor, yüz binler hayatlarını kaybediyor, dünün muhteşem ilim, kültür, medeniyet şehirleri harabeler, yıkıntılar haline dönüşüyor. Türkiye'mizin de içinde bulunduğu bu bölgede dikta, petrol ve İsrail faktörleri oldukça barış ve istikrarın daha uzun süre halklarımızın özlemleri olmaya devam edeceği görülüyor."
Bir başka değerli hocamız, Tayyar Arı'nın, kısaca "Orta Doğu" diye tanımladığımız muazzam eserinin girişindeki ilk satırları kullanmaktan gurur duyduğumuzu belirtmemiz gerekiyor;