Ortadoğu'da çalkantıların, çatışmaların veya tehlikeli askeri projelerin sonu gelmiyor.Yemen'den Suudi Arabistan'a, balistik füze atımı ile başlayan hareketliliğin yanısıra diplomatik sarsıntılar da birbirini kovalıyor.Lübnan'ın başbakanı hariri "hayatım tehlikededir" gerekçesiyle makamınan alel acele istifa ederken, Suudi Arabistan'da 11 prensle 4 bakan gözaltına alınıyor.Beklenmedik gelişmelerin ayrıntısı tam olarak şimdilik bilinmiyorsa da, işin temelinde Aramco hisselerinin satışa sunulmak operasyonunun yattığı öne sürülüyor.Kim ne derse desin; yıllardan beri Irak ve Suriye'de yaşananlar, Orta Doğu'da en çok Türkiye'yi ilgilendirirken, sınırlarını da "tehdit" ediyor.Eğer istila başarılı olsaydı, tarihten gelen siyasi haklarımız bir yana Kerkük ve civarinda yaşama mücadelesi veren Türkmen soydaşlarımızın sonu nice olurdu.Kısa zaman da, peşmergelerin yerini alacak veya içine karışacak PKK gibi terör örgütleri ile sınırlarımızın tehdit altında olması kaçınılmaz görünüyordu.Terörist Kürt tehlikesi Irak'ın kuzeyinde çözümlendiyse de, şimdi de Türkiye'ye yine süper ülkeler tarafından Suriye'de benzer tuzaklar kuruluyor.Gerçekten de, Irak'ın kuzeyinde başta İsrail olmak üzere ABD'nin kurdurmak istediği "korsan devletçikler" yerine şimdi de Suriye'de öncülüğünü Rusya'nın yaptığı projeler hayata geçirilmek isteniyor.PYD ve YPG'nin PKK terör örgütünün uzantısı olduğu artık açıkça ortaya çıkmış bulunuyor.Öte yandan, RİYAD grubu olarak anılan Suriyeli muhalifler ile hem siyasi hem de silahlı muhalif grupları içeren Yüksek Müzakere Komitesi'nin (HNC) Rusya'nın Suriye'deki hükümet yanlısı ve karşıtı çeşitli etnik grupları bir araya getireceği kongreye katılmayacağı belirtiliyor.Zaten Rusya'nın öteden beri, Orta Doğu'ya ve özellikle Suriye'ye karşı duyduğu "iştah" gün geçtikçe kabarıyor.Suriye'de "kazanan" yok!Oysa; nereden bakılırsa bakılsın, Suriye'de her şeyden önce, "insanlık dramı" yaşanıyor.Aslında yıllardan beri, kanla bezenmiş proje başta süper güçler olmak üzere çeşitli ülkeler tarafından uygulanıyor.Yıllar önce, adı konan bu yıkım projelerinin bir ucunda ABD ve müttefikleri, diğer ucunda da, Müslüman ülkeler de yer alıyor gibi görünüyorsa da, çok karmaşık çok"göstermelik" ittifaklar veya düşmanlıklar boy atarken, Rusya'da kendini zaman zaman gösteriyor.Üstelik, koskoca devletlerin terörist örgütlerle iş birliği, Dünya'nın yeni bir yüz karası oluyor.Suriye'deki son karma karışık durumun tam olarak ne zaman berraklaşacağı tahmin bile edilemiyor.Özellikle, şimdiki durumuyla Suriye'nin bağımsızlığı, Türkiye'yi çok yakından ilgilendirdiği artık kabul ediliyor. Atatürk Suriye'nin birleşme teklifini neden reddetti !Önümüzdeki Cuma günü; aramızdan ayrılışının 79. Yılında Milletçe yine saygı ve minnetle yad edeceğimiz, anacağımız Mustafa Kemal Atatürk'ün aslında dış politikada da ne denli bir şahsiyet olduğu özellikle Suriye sorununda kendini iyice gösteriyor;Suriye ve dolaylarındaki toprakların, Orta Doğu'nun baş belası olacağını tahmin edenlerin başında Atatürkgeliyor.24 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin birinci ilk gizli celsesinde, Suriye Kralı Faysal hakkında bilgi veren Atatürk, İngilizlerin Suriye'yi Fransızlara terk ettikten sonra, onu Irak'a taşıdıklarını ve 22 ay sonra Arap devletinin parçalandığını vurguluyor ve tarihi sözlerine şunları ekliyor:"Kral Faysal, (Biz yanlış yaptık siz ise bir millî mücadele veriyorsunuz bu hatamızı giderelim, bizi millî mücadelenize alın biz de gerçek istikrara kavuşalım) şeklinde mektup yazıyor."Atatürk'ün verdiği cevap ise her şeyi açık anlatıyor."Hayır biz bir millî mücadele veriyoruz yeknesak bir devlet kuracağız siz de Arap milliyeti içinde mücadelenizi verecek şekilde örgütlenin ve ondan sonra süpranasyonal milliyet üstü bir devlet olabilir, bir federasyon veya konfederasyon halinde bir araya gelebiliriz."İşte Türk dış politikasının kuruluşunda Atatürk'ün gösterdiği hedef buydu.Ne var ki, son 15 yılda Suriye politikamızın büyük zigzaklar çizerek yanılgılar içinde zaman geçirdiği de artık anlaşılıyor.