Gerçekten de, ABD'nin ne yazık ki, "ben geliyorum" dercesine geliştirdiği tuzağa düşmek üzere olduğumuzu kabul etmemiz gerekiyor.
Gerçi, hain ve sinsi tuzaktan kurtulma ihtimalimiz daima mevcut gibi görünüyorsa da, bu sefer Türkiye'nin sosyal, siyasi, ekonomik ve uluslararası konumu çok eksiler veriyor.
Bir gazeteci olarak, 11 Haziran 2018'de Yeniçağ'daki "ABD'nin tuzağına yine düşmeyelim" başlıklı yazımızda bu tehlikenin üzerinde ayrıntılı bir şekilde durarak ve uyarıda bulunduğumuz da arşivlerde bulunuyor:
"Seçimlere birkaç hafta kalmışken, güvenliğimizi çok yakından ilgilendiren dış siyasi ve askerî gelişmelerin yeniden gündeme gelmesi veya getirilmesi Türkiye'ye büyük dikkat hatta sorumluluklar yüklüyor.
Suriye'nin kuzeyinde elde edilen avantajın korunması ve yeni askerî faaliyetlerden kaçınılması koşulu önümüzde duruyor.
Büyük ekonomik sıkışıklık içinde bulunan Türkiye'nin yeni harcamalara girmesi, aslında her kesim tarafından istenmiyor.