15 Temmuz gecesi, FETÖ'nün tertiplediği hain darbe girişimi,
Türkiye'nin birlik ve beraberliğine, siyasi ve ekonomik istikrarına
yönelik yürütülen operasyonların en vahşi, en kanlı, en zalim
halkasıydı. Önceki yıllarda, farklı metotlarla denenmiş askeri
darbelere yeterince tepki gösterememiş Türk toplumunun, 15 Temmuz
gecesi de, bu kanlı, vahşi darbe girişimine, Türkiye'yi iç savaşa
sürükleme girişimine tepki gösteremeyeceği umulmuştu belki. Ancak,
bu hainliği tertipleyenlerin atladıkları temel gerçek, özgüveni
çeliklenmiş, demokrasisine ve ekonomisine sahip çıkan Türk
halkının, yakaladığı yüksek özgüven ile, ülkenin gerçek sahibi
olduğunu net olarak gösterecekleri destansı bir kahramanlık
sergileyecekleriydi.
EŞİ GÖRÜLMEMİŞ DESTAN
Türkiye ekonomisinin yüzde 75'ine hakim, 15 yıl öncesine göre 3
katı katma değer üreten, dünyaya 160 milyar dolarlık ihracat yapan
bir iş dünyasını kendi bağrından çıkaran Türk halkı, gencinden
yaşlısına, toplumun her kesiminden, güçlendirdikleri demokrasinin
Avrasya'nın tek dönüşüm ümidi olduğunun gerçeği ile, sokağa indiler
ve 'Milli İrade'nin tartışılmaz gücüyle, inançla, tankları ve
uçakları durdurdular. Dünya siyasetinde eşi benzeri görülmemiş bir
destana, demokrasiyi sahiplenme mücadelesine imza attılar.
BÜROKRASİ AZALTILDI
15 Temmuz'daki FETÖ hain darbe girişimini bertaraf eden toplumsal
birlik ve beraberliğin, Türk halkını tankın önüne yatıran, üstüne
çıkaran; ağır silahlara, helikopter ve savaş uçaklarına meydan
okutan cesaret, özgüven ve motivasyonun önemli sac ayaklarından
birisini 'ekonominin demokratikleşmesi' oluşturmaktadır. Son 15
yılda girişimciliğin önünü tıkayan, ticareti, üretimi
eziyetleştiren bürokrasi azaltılmış; gerçek bir piyasa ekonomisi
yapısının kurumsallaşmasına yönelik önemli adımlar atılmıştır.
Ekonomi yönetiminde iş dünyasına bakış açısında önemli bir zihinsel
dönüşüm gözlemlenmiştir. Daha da önemlisi, Türk iş dünyasının
uluslararası diplomaside 'yumuşak güç' olarak etkinliğini artırmak
adına, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) gibi kuruluşlar yeniden
yapılandırılmış, Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin etkinliği
artırılmış; iş dünyasını temsil eden sivil toplum kuruluşlarının
dünya ölçeğinde etkin bir kurumsal iletişim ağı oluşturmalarına
destek olunmuştur.
81 İLDEN İHRACAT
Ekonominin demokratikleşmesindeki en önemli aşamalardan birisini,
Türk iş dünyasının zorunlu üyeliğe tabi olduğu ve zorunlu aidat
ödediği kurumların ötesinde, gönüllü iş dünyası sivil toplum
kuruluşlarının etkili hale gelmesi oluşturmaktadır.
Gönüllü iş dünyası sivil toplum kuruluşları, Türkiye'de yatırım
ortamının iyileştirilmesi ve Türkiye'nin küresel rekabette daha
iddialı hale gelmesi adına, daha somut, daha akılcı, daha hayata
geçirilebilir öneriler sunmuşlar ve Türk ekonomisini ilgilendiren
pek çok alanda önemli yasal değişiklerin gerçekleşmesine vesile
olmuşlardır.
Türk iş dünyasında sivilleşme ve sivil toplum birlikteliği,
Anadolu'ya dünya ekonomisiyle eklemlenme, sektörel çeşitlenme ve
yerel kalkınma boyutunda yepyeni bir perspektif kazandırmıştır.
Anadolu'nun ekonominin demokratikleşmesinde ve dışa açılımında
yaşadığı süreç, 2004'de Türkiye'nin sadece 23 ilinden ancak 15
milyon doların üzerinde ihracat yapılır ve 36 ilinde ihracat dahi
söz konusu değil iken; bugün 81 ilinden ihracat yapılan, 23 ilinden
1 milyar doların üzerinde ihracat yapılan, 56 ilinden 100 milyon
dolar ihracat yapılan bir ekonomiye dönüştürmüştür.
TEREDDÜTSÜZ MOTİVASYON
İş dünyasının, sivil toplum kuruluşları aracılığı ile ekonomi
yönetimine etkin katılımı, Türkiye ekonomisinde 'piyasa
ekonomisi'ne dayalı zihinsel, kurumsal ve sektörel boyuttaki
dönüşüm, istihdamın eğitim ve üretim becerilerinde gözlenen
değişim, başarılı özelleştirmelerle kamunun üretimden ve piyasadan
çekilme kararlılığı, Türk toplumunun Türkiye ekonomisinin sahibi
olma becerisini de, algısını da güçlendirmiş ve 'ekonomik
demokratikleşmesinin güçlendirdiği özgüven, milli egemenlik, milli
irade ve milli ekonominin korunması ve kollanması adına, Türk
halkının yaşam standartlarında kritik önemde iyileşmeye imkân
sağlayan ekonomik başarının korunması adına, 15 Temmuz gecesi Türk
halkını tereddütsüz darbe girişimini bertaraf edecek bir
motivasyona ulaştırmıştır.
YENİ BİR UFKA YELKEN AÇTIK
16 Temmuz sabahı, Türkiye 'Milli İrade'nin tüm süreçlere hakim
olduğu, bugün ve gelecekte içeriden ve dışarıdan kimsenin artık
Türkiye'nin geleceğine, kaderine müdahale etmeye cesaret
edemeyeceği bir döneme uyandı. Ve, Türk halkının bu destansı
mücadelesini, demokrasisine sahip çıkma başarısını perçinlemek ve
kurumsallaştırmak adına, 16 Nisan 2017 Referandumu ve 24 Haziran
seçimleriyle, Türkiye'yi yeni bir eşiğe, yeni bir geleceğe,
Türkiye'yi dünya ekonomisinde ilk 10'a taşıyacak Cumhurbaşkanlığı
Hükümet Sistemi'ni hayat geçirdik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet
Sistemi, demokrasinin üç temel sac ayağı yürütme, yasama ve yargıda
21. Yüzyıl'a yaraşır bir zihinsel dönüşümün önünü açtı. Bu dönüşüm,
kurumsal yönetim ilkelerine dayalı yeni bir iş yapma kültürünü
Türkiye'nin dokusuna, genetiğine yerleştirecek.
Çözüm odaklı, performansa dayalı, hesap verilebilirliğin öne
çıktığı, Türkiye'yi yüksek katma değeri odaklayacak yeni bir ufka
yelken açtık.