Çarşamba günkü yazımızda, 2017'nin son çeyreği için yüzde 8.43
ile 12.40 arası, orta noktası yüzde 10.02 olan bir büyüme
beklentisini sizlerle paylaşmıştık. 2017'nin 4. çeyreğinde sanayi
yüzde 8.8, imalat sanayisi de yüzde 8.2'lik bir katma değer
performansına imza atmış olsa da, son çeyrek büyüme
beklentilerimizin altında, yüzde 7.3 geldi. İnşaat sektörü 2016'nın
4. çeyreğinde yüzde 3.2, 2017 son çeyreğinde yüzde 5.8; tarım yüzde
0.4 iken, bu defa 2017'de yüzde 6; hizmetler sektörü ise 2016'da
yüzde 3.7 katma değer artışı yakalamış iken, 2017'nin son
çeyreğinde yüzde 9 katma değer artışı yakalamış olmasına rağmen,
son çeyrekte büyümenin yüzde 7.3 düzeyinde gerçekleşmesi, bir
sonraki TÜİK açıklamasında 4. çeyreğe bir revizyon gelir mi
noktasında beni düşündürdü. Çünkü 2017'nin 1. çeyrek büyüme oranı
ilk açıklandığı yüzde 5'ten yüzde 5.4'e, 2. çeyrek yüzde 5.1'den
yine 5.4'e ve 3. çeyrek de yüzde 11.1'den 11.3'e revize oldu. Bu
nedenle son çeyrek için de bir revizyon beklenmeli.
G-20 ülkeleri arasında 2017'de en yüksek büyüme oranı başarısıyla,
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üyesi 35 ülke arasında
ise, İrlanda'dan sonra 2. sırada yer aldık. Dünyanın önde gelen
ekonomilerinin büyümek adına her türlü tedbiri, her türlü parasal
genişlemeyi devrede tuttukları bir konjonktürde, tüm terör
örgütlerinin saldırılarını son 1.5 yılda, 'milli- yerli' imkânları
seferber ederek, küresel ölçekte başarılı sınır ötesi
operasyonlarla da bertaraf eden, 15 Temmuz FETÖ hain darbe
girişimini destansı bir duruşla darmadağın etmiş Türkiye'nin, kendi
yerinde bir başka ülke olsa nasıl toparlayabileceğini bilemeyeceği
ekonomiyi, 2017'de büyüme rekoruna taşımış olması, Türkiye'nin
ekonomik, toplumsal ve siyasi dinamiklerinin ve yapı taşlarının ne
kadar güçlü olduğu konusunda en etkili ipucunu ortaya koyuyor.
Üstelik de, aynı 2017'de, 2006-2016 dönem ortalamasının 2.4 katı
bir performansla, böyle zor bir konjonktürde, 1 milyon 635 binlik
ek istihdam imkânına da imza atarak...
Türkiye Ekonomisi'nin öncü göstergeleri, 2017'de yakaladığımız bu
üretim performansının, ekonomideki dinamizmin, ihracatın 170 milyar
dolar gibi yeni bir rekora yürüyüşünün, turizm sektöründeki ciddi
toparlanmanın 2018 yılı büyümesine de önemli bir yansıması
olacağını gösteriyor. Bu noktada, Türk reel sektörünün küresel
rekabetteki konumunu güçlendirecek, maliyet yönetimine dair
reformların hızlandırılması, reel sektörün kârlılığının
güçlendirilmesi, özel sektör yatırımlarının da hızlanmasıyla,
2018'de de yeni bir büyüme başarısının tetikleyicisi olacaktır.