İçinde bulunduğumuz yüzyılı pek çok yönüyle konuşuyoruz, konuşmayı da sürdüreceğiz. Yüzyıl'ın başında, dünya 3. Milenyum'u tartışırken, bu yüzyılın bir 'akıl çağı' (Age of Reason) yüzyılı olacağı, bir 'uzay rekabeti' yüzyılı olacağı ifade ediliyordu. Ancak, 2008 küresel finans krizi, kıtalar arası gerginlikler, Kovid-19 küresel virüs salgını ve Rusya-Ukrayna Savaşı derken, bu yüzyıldan umut edileni neredeyse tümüyle unuttuğumuz, adeta bir 'akıl tutulması çağı'na girdiğimizi, ağır bir 'belirsizlik çağı'na girdiğimizi düşünmemize sebep olan bir sürecin içinde bulduk kendimizi. 8 milyara ulaşmış olan dünya nüfusunun tarihinin en zorlu enerji ve gıda krizi ile karşı karşıya olduğu, küresel yoksullukla mücadelenin istenen ölçüde mesafe kat edemediği zorlu bir dönem.
Ancak, ne ilginçtir ki, tüm bu zorlu tablo, dünya vatandaşlarının tüketim tercihlerine, hele ki orta gelir düzeyindeki ve bilhassa ortanın üzerinde geliri olan tüketicilerin tercihlerine yansımıyor. Çünkü, 21. Yüzyıl 'küresel' ölçüde hizmet ağı kurmayı başarmış olan şirketlerin artık sizlere 'ürün' değil...