Kerem Alkin Sabah Gazetesi

24 Haziran ve ekonominin ‘Kırmızı Kitap’ı

Türkiye Cumhuriyeti, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile hızlı, etkili ve isabetli karar alma becerisinin daha da perçinleneceği bir kamu yönetim modeline geçiyor. Adeta köklü bir kurumun, kurumsal hafızası...

30 Mayıs 2018 | 123 okunma

Türkiye Cumhuriyeti, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile hızlı, etkili ve isabetli karar alma becerisinin daha da perçinleneceği bir kamu yönetim modeline geçiyor.
Adeta köklü bir kurumun, kurumsal hafızası güçlü, kurumsal yönetim ilkeleri yeterince oturmuş bir holdingin yönetim esasları gibi. Bu nedenle, bakanlıklara, müsteşarlıklara, üst kurullara yeni bir dinamizm, enerji, aktivite kazandıracak; organizasyonel beceriyi güçlendirecek bir hükümet yapısını oluşturmak kritik önemde. Bu yapı içinde, yürütmenin bir numaralı sorumlusu Cumhurbaşkanı'yla uyum içinde çalışacak, onun karar alma süreçlerini kolaylaştıracak, besleyecek, ülkenin kendi coğrafyasındaki liderlik becerisini güçlendirecek şekilde, ekonomik gücü, askeri gücü ve siyasi gücü perçinleyecek bir 'başkan yardımcılığı- konsey- başkanlık- bakanlık- üst kurul- müsteşarlık' ağ yapısının örülmesi gerekiyor.
Cumhurbaşkanına doğrudan bağlı olmak üzere, ekonomik güce odaklı bir 'ulusal ekonomi ve kalkınma konseyi', askeri güce odaklı bir 'ulusal güvenlik konseyi' ve siyasi güce odaklı olarak, bir cephede 'adalet ve içişleri konseyi', diğer cephede 'diplomasi ve dış politika konseyi', G20 ülkelerinin pek çoğunda farklı ağırlıklarda veya sayılarda, ülke devlet başkanına bağlı olarak çalışmakta. Kimi ülkelerde 'uzay, bilim, teknoloji konseyi'nin varlığı da göz ardı edilmemeli. Bu noktada, Cumhurbaşkanı başdanışmanlarının ciddi sorumluluk üstlendiği, ülkenin alanında saygın akademisyen ve uzmanlarının yer aldığı bu tür konseylerin, Cumhurbaşkanı'nın karar alma süreçlerine etkin katkı sağladıkları ve ana strateji ve yol haritalarını oluşturdukları aşikâr.
Bakanlıklar, üst kurullar, müsteşarlıklar, başkanlıklar ise, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde icra, denetim ve gözetim yönleriyle öne çıkmaktalar.
Bugünden 2030'a, Çin'in taşıyıcı kolon görevini ABD'den devralacağı, Pasifik-Atlantik, Güney-Kuzey Yarımküre arasında yeni bir küresel ekonomi-politik yapının inşa edileceği bir süreç yaşayacağız. Bu süreçte, Türkiye gibi oyun kurucu ülkelere yönelik ekonomik, diplomatik ve askeri basınçlar bir tırmanacak, bir gerileyecek.
Bu durum, 'Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ne dayalı askeri, istihbari, diplomatik strateji ve harekât planlarına benzer bir şekilde, 'Milli Ekonomi Siyaset Belgesi' üzerinden, Türkiye Varlık Fonu, BDDK, SPK, Masak, Hazine ve TCMB gibi kurumların ekonomi ve finans saldırılarına karşı taktik, hareket planı, görev ve sorumluluklarının tanımlandığı bir başka 'milli' belgeyi de gerekli kılıyor. Bu kurumlarımız arasında etkili bir koordinasyonla, Türkiye'ye yönelik manipülatif operasyonları, küçük çekiç darbeleriyle değil, 24 Haziran'dan sonra 'balyoz'la darmadağın edecek yeni bir konsepte geçmek elimizi güçlendirecektir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü 22 Kasım 2024 | 39 Okunma Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış 20 Kasım 2024 | 76 Okunma G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele 18 Kasım 2024 | 101 Okunma İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım 15 Kasım 2024 | 45 Okunma Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ 13 Kasım 2024 | 92 Okunma