Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde, Afrika ülkeleri
ile arasında 'güven'e dayalı, karşılıklı menfaatleri gözeten ve
Afrika ülkelerinin kalkınmasına azami katkıyı sağlayacak bir
stratejik işbirliği platformunu oluşturmak adına, 2004'ten beri
Kıta tarafından büyük bir ilgi ve takdirle takip edilen bir süreç
yönetiyor. Cumhurbaşkanımızın, ilki 2004'te Mısır'a olmak üzere, 26
Afrika ülkesine gerçekleştirdiği 40'ın üzerindeki ziyaretle,
küresel ekonomi- politik yeniden şekillenirken, kurulan yeni dünya
düzeninde Türkiye'nin Afrika ile yürümek isteğini en etkili şekilde
ortaya koyuyor. 1990'lı yılların sonlarında, ortalama yaşam
standardı ancak 600 dolar seviyesine gelebilmiş Afrika Kıtası,
acıdır ki, batılı ülkelerin uzun soluklu 'sömürgecilik'
operasyonları yüzünden, yer altı ve yer üstündeki olağanüstü
zenginliklerini 'kaynakların laneti' olarak tanımladığı, algıladığı
vahşi, insanlık dışı bir dönemin içinden geçerek, güveneceği yeni
ortaklarla kendisine ilham verecek bir gelecek oluşturmaya
çalışıyor.
Bu nedenle, batılı ülkelerin ve kısmen Çin'in sebep olduğu negatif
algının aksine, Türkiye Afrika'daki dostlarıyla, ortaklarıyla
'kaynakların bereketi'ne dayalı yeni bir yatırım ve kalkınma
hamlesine yoğunlaşmış durumda. Ortalama büyümenin yüzde 5-7
bandına, ortalama nüfus artışının yüzde 4-5 bandına oturduğu
Afrika'nın 2030 yılı için ortalama yaşam standardı beklentisi 2
bin, 2060 için 6 bin dolar. Yaşam standartlarının yükselmesi,
Afrika'nın bütünü açısından kritik önemde bir alt yapı hamlesini,
konut endüstrisinde yeni fırsatları, yeni sanayileşme hamlelerini
ve küresel ekonomik sistemin enerji ve maden ihtiyaçlarını
karşılamak adına, yeni projeleri de beraberinde getirecek. Bu
nedenle, Türkiye'nin tarım, imalat sanayisi, savunma, perakende,
bankacılık, turizm, haberleşme ve ulaştırma sektörlerindeki
tecrübelerini Afrika'daki dostlarıyla, stratejik ortaklarıyla
paylaşmasının yanı sıra, enerji ve maden alanında hem Afrika, hem
de Türkiye'de birlikte yeni yatırımları gerçekleştirmesi,
Türkiye'nin 2030'da 3 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe
ulaşmasına 500 milyar dolarlık bir katkı sağlayacaktır.
Türkiye'nin ticaret ve finans kanalı olarak, gelenekselleşmiş
Avrupa, Ortadoğu ve Körfez coğrafyasının yanı sıra, Afrika
pazarında da önemli ihracat ve sermaye akımı fırsatları
oluşturması, hem Türkiye, hem de Afrika dostları arasında
'kazan-kazan'a dayalı bir stratejik işbirliği platformunun da
perçinlenmesini sağlayacaktır. Türkiye'nin Maarif Vakfı okullarının
yanı sıra, Türkiye'deki üniversitelerde ayıracağı özel
kontenjanlarla, Afrika'nın beşeri sermayesinin, insan kıymetlerinin
gelişimine yapacağı 'güvenilir' katkı, Türkiye'nin Afrika
Kıtası'ndaki itibarını da güçlendirecektir. 2100 yılında 4.4 milyar
nüfusa ulaşacak Afrika'nın geleceğinde, Türkiye'nin ortaya koyacağı
'insani' açılım, 'Afrika Yüzyılı'nda, kıtada en vazgeçilmez
ülkelerden birisi olmamızı sağlayacak.