Geçtiğimiz hafta sonu, biz Türklerin tarihi açısından iki
destansı zaferi bir kez daha idrak ettik. 26
Ağustos 1071, Malazgirt Zaferi, biz Türklere Orta
Asya'dan Avrupa ve Afrika'ya uzanan geniş bir kıtalar arası
coğrafyada hakimiyetin kapısını açan tarihi bir zaferdir.
Malazgirt Zaferi, çağları kapatan ve açan
İstanbul'un fethine, ecdadımızın Avrupa'nın ortasına, Orta Doğu,
Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika'ya, milyonlarca kilometre karelik
bir alana, 3 kıtaya hakim olmasını sağlamış bir
tarihi destandır. Türklerin, İslamiyetin en güçlü temsilcileri
olarak, 3 kıtada hükmettikleri topraklara, adaleti, ifade ve din
özgürlüğünü, güçlü bir devlet düzenini taşıdıkları 600
yılı aşan bir iktidar başarısıdır. Söz konusu iktidar
başarısı, hakim olunan topraklarda zerre kadar 'sömürgecilik'
uygulaması yapılmadan, en küçük bir sömürgecilik mirası oluşmadan
elde edilmiş bir başarıdır. Bu tarihsel başarı, aynı topraklarda
bugün Türkiye'ye gösterilen yüksek hürmetin, takdirin de en
kıymetli kanıtıdır.
Anadolu Yarımadası'nın paha biçilmez kıymeti Asya, Avrupa ve
Afrika'yı ticaret koridorları...