Son 15 yılda, belirgin şekilde, Asya-Pasifik'in yükselişini,
dünya ekonomisi ve siyasetinde ağırlığının artışını izlerken;
yükselen ve Avrasya'da oyun kurucu gücünü artıran Türkiye'yle
önemli işbirliği fırsatları oluşturmalarının kendileri açısından da
ne kadar anlamlı olduğunun farkında olduklarını da
gözlemliyoruz.
Atlantik cephesinde ise, ABD ve AB, bilhassa Almanya, Türkiye'yle
ilişkileri daha da batıracak, daha da çıkmaza sokacak her türlü
hatayı, her türlü kasıtlı ve rencide edici, diplomatik saygınlıktan
yoksun tutum ve açıklamayı doludizgin sürdürmekte.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, demokrasi ölçütlerinde tartışılmaz seçim
zaferine batıdan yarım ağız tebrikle, Asya-Pasifik'ten gelen tebrik
mesajlarını karşılaştırmak bile yeterli.
Çin Devlet Başkanı Şi, 24 Haziran seçimlerindeki başarısından
dolayı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı tebrik ederken, büyük bir özenle
hazırlanmış mesajda, Çin hükümeti, Çin halkı ve şahsı adına,
Erdoğan'a en içten tebriklerini sunduğunu; Erdoğan'ın liderliğinde,
ulusal kalkınma yolunda Türkiye'nin daha büyük ve yeni başarılar
kazanacağına inandığını belirtiyor.
Son yıllarda kendisiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında yakın
temasın iki ülke arasında her alandaki işbirliğinde olumlu sonuçlar
elde edilmesini teşvik ettiğini belirten Şi, Çin- Türkiye stratejik
ortaklığının iki ülke ve halkları yararına olacak şekilde daha da
gelişmesi için birlikte çalışmayı arzu ettiğini de belirtmekte.
Japonya Başbakanı Abe ise, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan'ın
elde ettiği olağanüstü başarıdan büyük mutluluk duyduğunu ifade
ettiği gibi, iki ülke ilişkilerini, siyaset, ekonomi ve kültür gibi
birçok alanda daha da güçlü şekilde geliştirmeyi düşündüklerini;
Ortadoğu bölgesi ve uluslararası toplumda önemli rol üstlenmiş
Türkiye ile güçlerini birleştirerek, bölgenin ve dünyanın barış ve
refahına birlikte katkıda bulunmaya devam etmeyi arzu ettiğini
vurgulamış.
Atlantik kanadındaki liderlerin, Pasifik'teki liderlerin 'güçlü'
mesajlarından neyi kaybettiklerini iyi okumaları gerekecek.