'Sabah Yazarlar Kulübü'nün 6. ülke başkent ziyareti için bugün Pekin, Çin'deyiz.
18 milyon nüfusu olan ve tek başına 400 milyar dolar GSYH üreten Şanghay'daki başarılı toplantı ve temaslardan sonra, bugün Pekin'de devam edeceğiz.
Şanghay, 400 milyar dolarlık bir katma değer üretimine, 750 bin düzeyindeki tekstil sektörü çalışanını 40 bine indirerek; buna karşılık bu 40 bin kişi ile tamamıyla dizayn, pazarlama ve teknolojiye yoğunlaşarak yakalamış.
Şanghay Üniversitesi Türkiye Çalışmaları Merkezi ile birlikte gerçekleştirdiğimiz panel ve sonrasında akademisyenlerle gerçekleştirdiğimiz beyin fırtınası toplantısı hayli ilginç detaylar yakalamamızı sağladı.
Her şeyden önce, Çin, Türkiye'nin merkezde olduğu coğrafyayı 'Batı Asya' olarak tanımlamakta ve buradaki ülkelerin tümüyle ilişkileri ihmal etmiyor. Rusya'nın bu bölgede izlediği politikaları dikkatle takip ettiği gibi, Türkiye ve İran başta olmak üzere, Mısır, Tunus ve İsrail'le ilişkilere de dikkat ediyor.
Dünyada Müslüman nüfusun yüzde 90'ı Sünni, yüzde 10'u Şii.
Bununla birlikte, Türkiye'nin çevresindeki coğrafyada Sünni ve Şii nüfus neredeyse eşit. Çin, bu nedenle, kendisini Suudi Arabistan ile İran arasında işbirliği imkânı oluşturabilecek bir ülke olarak görüyor. Enerji ve bilhassa nükleer enerjide, bölgedeki pek çok ülke ile çalışma imkânı olabileceğini öngörüyor. Ancak, Arap ülkelerinde bir siyasi ve ekonomik zayıflama süreci gözlemliyor ve bu zayıflamanın daha da derinleşeceğini düşünüyor. Bu nedenle, 'oyun kurucu' gücünü ve bölgede ağırlığını artıran Türkiye ile ilişkiler çok önemli. Körfez ülkeleri de özel hassasiyetinde.