Türkiye, 'demografik fırsat penceresi' açısından dünyanın sayılı
ülkeleri arasında yer almakta. Eğitim gören ve görecek nüfusu
2030'a kadar artacak, 2050'de 92 ile 96 milyon arasında bir toplam
nüfusta, 47 ile 52 milyon arasında çalışan nüfusu ile, dünyanın
önceliğe sahip ilk 50 ülkesi arasında, çalışan nüfusunu 2010 ile
2060 arası en yüksek oranda artıracak 9. ülke konumunda bir
Türkiye.
Bu nedenle, bugünün ve geleceğin gençleri ile Türkiye'yi dünya
ekonomisinde önce ilk 14, ardından ilk 12 ve sonrasında da ilk 10'a
taşıyacak bir mücadele süreci yaşayacağız. Bu noktada, Türkiye,
küresel ölçekte 'süper dijitalleşme'nin dünya ekonomisini etkisi
altına aldığı bir konjonktürde, 18 yaşındaki gençlerin sadece seçme
değil, 'seçilme' imkânına da kavuşacağı tarihi önemde bir
referandumun eşiğinde.
Dünyanın yoğun rekabet içindeki ekonomileri, bugün ve geleceğin
gençlerinin, 'geleceğin liderleri'nin karar alma süreçlerinde daha
etkin rol almaları adına önemli adımlar atarken, 18 yaşındakilere
'seçilme' imkânı sunan 'devrimsel' nitelikte bir Anayasa Paketi'ne
yönelik eleştiriler beni kahrediyor. AK Parti kurulduğundan ve Türk
Siyaseti'ndeki 'devrimsel' zihinsel dönüşümü tetiklediğinden bu
yana, bu sürecin tartışılmaz lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın
'zihinsel vesayet'e karşı da ciddi bir mücadele verdiğini
izliyoruz. Bugün ve geleceğin Türkiye'sinde, gençlerin karar alma
süreçlerinde daha etkin bir rol üstlenmemelerinin 2023, 2053 ve
2071 hedefleri için en büyük tehlikeyi oluşturduğunu bilen
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'bilgi, ilim, idrak' için fikir çilesi
çekmesi gereken bir nesil adına, önemli bir çağrıda bulunuyor. Bu
temel gerçek dahi, gençliğin Anayasa Paketi'ni sahiplenmelerinin
önemini açık şekilde ortaya koyuyor.