2. Dünya Savaşı sonrası dönem, milyonlarca insanın yaşamını
yitirdiği, dünyanın pek çok noktasında yerleşim alanlarının yok
olduğu bir vahşet tablosu sonrasında, devletlerin ve toplumların bu
dehşet verici ortamdan ders çıkardıkları bir dönemi temsil eder.
Öyle ki, savaşın kazanan taraflarının dahi, 'güçlü' olsalar
da, 'tefekkür' ettikleri, iki dünya
savaşının çıkışında ülkelerin 'kibirli' ve 'saldırgan'
tutumunun ne kadar ağır bir insanlık
trajedisine sebep olduğunun idrak edildiği bir dönemdir. Sadece
'tefekkür' değil, 'tevekkül'ün de
elden bırakılmadığı bir dönemdir. Dünyanın kalkınmaya, yerleşim
bölgelerini yeniden ayağa kaldırmaya, vahşet tablosunun izlerini
silmeye çaba sarf ettiği bir dönemdir.
Bu nedenle, 1990'lı yılların başlarında Soğuk Savaş da sona
erdiğinde, 'iki kutuplu' bir
dünyanın gerginliklerinin geride bırakılmasıyla, kalkınma, ekonomik
ve ticari işbirliğinin yanı sıra, ülkelerin birbirlerine yatırım
yapma iştahının canlandığı, uluslararası sermaye hareketlerinin
yoğunluk kazandığı bir dönem de hız kazanır. 1954 ile 1980...