Litvanya'nın başkenti Vilnius'da gerçekleşen son NATO
Zirvesi bir kez daha gösterdi ki, ittifak içindeki bazı
üye ülkelerle yaşanan görüş ayrılıklarından hareketle, "NATO'nun
beyin ölümü gerçekleşti" şeklinde sözler ifade etmek hayli erkenmiş
ve hayli iddialıymış. Çünkü, başta NATO'nun kurucu ve ilk üyeliğe
dahil olmuş ülkeleri, 21. Yüzyıl'ın başlamasıyla birlikte, NATO
üyesi ülkelerin karşı karşıya kaldıkları ve kalacakları
'güvenlik tehditleri'nin bölgeleri ile sınırlı
olmadığını, dünyanın her noktasından 'yeni nesil' tehditlerle karşı
karşıya kalabildiklerini ve kalabileceklerini birebir yaşayınca,
NATO'nun güvenlik ve savunma müdahale
alanı da 'küresel' ölçekte genişletilmişti. Bugün, sadece
'konvansiyonel' veya 'nükleer' boyutta değil, aynı zamanda
'küresel' ölçekte 'biyolojik ve kimyasal', 'siber' tehditlere karşı
da küresel tedbirlerin kaçınılmaz olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Bunun yanı sıra, 'küresel iklim değişikliği' gibi tehditlerin sebep
olduğu insanlık trajedilerinin, aşırı yoksulluk, temiz su
kaynakları ve gıda yokluğunun getirdiği umutsuzluğa dayalı olarak
veya ülkesinde ve bölgesinde onlarca...