Tarih tekerrürden ibarettir denildiğinde, gönül isterdi ki yeni
bir dünya savaşından, onun öncesinde, yeni bir soğuk savaş
döneminden söz etmeyelim.
Ancak, Suriye, geçtiğimiz kasımdan bu yana tırmanan gerginlik
sürecinin bir sonucu olarak, '2. Soğuk Savaş' döneminin 'Kore'si,
'Vietnam'ı oluverdi.
1947'den itibaren hızlanan 1. Soğuk Savaş döneminde, ABD, Rusya ve
Çin'i karşı karşıya getiren birinci gerginlik noktası Kore, ikinci
gerginlik noktası Vietnam'dı.
Kasımdan bu yana, Putin, Trump ve Şi'nin ardı ardına yaptıkları
açıklamalar ışığında ve son olarak Çin'in Şam büyükelçisinin
mesajlarıyla, Türkiye'nin Fırat ve bugün yürüttüğü Zeytin Dalı
harekâtları, yeni Soğuk Savaş döneminin ilk kapışma alanına yönelik
mutlak bir pozisyonlanmaya dönüştü.
Türkiye'nin bu süreci etkin yönetmesinin en kritik noktası ise,
'ekonomik- askeri- siyasibilgi' gücünü mücadele sahasında eş ölçüde
kullanabilmesinden geçiyor.
Son 15 yılda, kamu maliyesi alanında elde edilmiş olan ve
uluslararası düzeyde de alkışlanan mali disiplin başarısı,
'ekonominin güvenliği- güvenliğin ekonomisi' boyutunda, Türkiye'nin
elini sahada güçlü kılan önemli sacayaklarından birisini
oluşturmakta.
Türk Hazinesi'nin kamu kaynaklarının etkin kullanımı ve kamu
borcunun azaltılması yönündeki başarılı performansı, dünyanın önde
gelen ekonomileri arasında en iyi konumda olmamızın yanı sıra,
Türkiye'nin Gezi, 17-25 ve 15 Temmuz hain darbe girişiminin
ekonomik ve siyasi etkilerini bertaraf etmekte gösterdiği hüneri de
destekleyen bir imkân oluşturdu.
Bu nedenle, Türkiye'nin 'beka' mücadelesi adına, kamu mali
disiplininde elde edilmiş bu kritik önemdeki imkânı, sahada hareket
kabiliyetimizi artırmak adına devreye almış durumdayız. Bu noktada,
'güvenliğin ekonomisi' adına, Türkiye'nin 'yerli- milli' savunma
endüstrisinin sağladığı silah ve mühimmat kabiliyetiyle
yürüttüğümüz güvenlik operasyonlarının da ötesinde, söz konusu mali
kabiliyetimizi önümüzdeki 50 yılın pozisyonlanması adına da etkin
kullanmayı sürdürmeliyiz.
Türkiye'nin stratejik öneme sahip kuruluşlarının 'yerli-milli'
yazılım ve donanımlarla desteklenmesi, söz konusu stratejik
önemdeki kuruluşlarımızın 'yerli- milli' denetim firmalarıyla
denetlenmesi suretiyle, mahrem bilgilerin dışarıya sızmasının
önlenmesi kritik bir konu.
Kritik önemdeki bir başka risk ise, söz konusu stratejik
kuruluşlarımızın 'halka arz' yoluyla elde etmeyi düşünebilecekleri
sermaye desteğinin, ilgili kuruluşların yönetimlerine yabancı
unsurların dahil olmasına sebep olacağı gerçeği. Bu nedenle,
Türkiye bir 'beka' mücadelesi ortaya koyarken, ilgili
kuruluşlarımızın sermaye ve yatırım ihtiyacının Hazinemiz
tarafından 'milli' özkaynakla karşılanması, 'Zeytin Dalı'
Harekâtı'nın ekonomik bacağıdır.