Geçtiğimiz hafta, Suudi Arabistan'daki son sıcak gelişmelerin,
Arap Yarımadası'nda artan tansiyonun, bir miktar öncesine giderek,
birkaç aydır S. Arabistan-Katar-İran üçgeninde, Birleşik Arap
Emirlikleri (BAE) ve bilhassa Abu Dabi Emirliği'nin başat rol
oynadığı siyasi- askeri gerginliğin arkasındaki dinamiklerden
birinin Çin'in liderlik ettiği 'kuşak-yol' projesi olduğunu detaylı
olarak izah etmiştik. Kuşak- Yol Projesi, Asya ile Ortadoğu ve
Afrika arasında bir mal ve hizmet koridoru oluşturma projesinin de
ötesinde, aynı zamanda Pasifik ülkeleri olarak, Çin, Tayvan, Güney
Kore ve Japonya'nın deniz koridoru üzerinden enerji ihtiyacının
karşılanmasına yönelik alternatif bir kaynak aktarımı anlamına da
geliyor. Söz konusu ülkelerin günlük petrol ithalatı 12 milyon
varile ulaşıyor ve deniz koridorundan, Basra Körfezi'nden gelen
petrol bu ihtiyacın tek başına 10.4 milyon varilini
karşılamakta.
Bu durumda, S. Arabistan, Katar, Kuveyt, BAE, Bahreyn ve İran'ın
içine dahil edildiği bir askeri ve siyasi gerginliğin sıcak
çatışmaya dönüştürülmesi, bölge istikrarı açısından bir felakete
işaret etmesinin yanı sıra, Pasifik ülkelerinin enerjisiz kalması
anlamına da gelecek. İşte tam bu noktada, ABD'nin 'kayaç gazı'
bazlı muazzam enerji imkânlarının ihracata hazır olduğunu, ABD'nin
ülkenin değişik bölgelerinde 8 yeni LNG (likit doğalgaz) tesisi
kurmak üzere düğmeye bastığını, Katar Krizi'nin çıktığı ilk hafta,
ilk LNG ihracatını Polonya'ya gerçekleştirdiğini dikkate
aldığımızda, 'Körfez gerginliği'nin enerji boyutuna yönelik kimi
ipuçlarını takdim etmiş oluruz. Buna, Rus Gazprom ile Katar'ın
Yunanistan'daki bir LNG tesisini birlikte satın almak adına
pazarlıkları sürdürdüklerini ekleyelim. İsrail'in kendi doğalgazını
Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaştırmasının en akılcı çözüm
olduğunun altını çizelim.
Ayrıca, Azerbaycan'dan başlayıp, Türkiye üzerinden, Yunanistan,
Arnavutluk ve İtalya'ya ulaşacak 16 milyar metreküplük doğalgaz
imkanını not alalım. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çok boyutlu Rusya-
Kuveyt- Katar ziyaretleri ve Körfez ülkelerine birlik ve beraberlik
çağrısı, bölge ülkelerinin kendilerine sipariş edilen, dayatılan
gerginliğe boyun eğip, sıcak çatışmaya yönelmelerinin kime kayıp,
kime kazanç anlamına geldiğini iyi görmemiz gerekiyor. Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak ve ekibinin Karadeniz,
Marmara ve Akdeniz kıyılarımız ile KKTC kıyıları arasındaki gaz
rezervi arama ve çıkarma atağı da bu denklemde, Türkiye'nin 'oyun
kurucu' gücünün katlanması anlamına gelecek. Körfez enerji oyununu
kaybeder ise, Çin ve Avrupa ABD'nin eline bakacak.