1990'lı yılların sonlarından bu yana, iktisat alanında etkisini
arttıran 'neoliberal' ortodoks yaklaşım, 2008 küresel finans
krizinin ana sebeplerini oluşturan 'ölçüsüz' ve
'kuralsız' liberal finans sistemi anlayışının mimarı
olarak ağır eleştirilerle karşı karşıya kalmasına rağmen, bu
yaklaşımın savunucusu olan ekonomistler, 'neoliberal' yaklaşımın
kabahatlerini kapatacak ölçüde 'saldırgan' bir
üslubu sürdürmeyi tercih ettiler. Bu durum bizi iki net sonuca
götürdü; birincisi küresel finans sisteminin yeniden
yapılandırılması ve dünya ekonomisini ağır bir borç batağından
çıkarma şansını teptik. İkincisi, son derece hatalı bir algıyla,
'kalkınma' kavramı değersizleştirildi.
Kalkınma kavramının değersizleştirilmesi, reel
sektörün ürettiği katma değerin kalitesinin
arttırılmasının yanı sıra, istihdamın güçlendirilmesi ve tabana
yayılmasına yönelik yeni yaklaşımlar üzerine yürütülecek akademik
ve uygulamaya dönük akademik ve ampirik çalışmaları da geciktirdi.
Ekonominin öz kaynaklarına ve yüksek katma değere dayalı, yeni
istihdam olanakları üretecek bir ekonomik
iklim yerine...