Türkiye 40 yıldır, 'asimetrik düzen'in düşünce kuruluşları ve
istihbarat birimlerince laboratuar ortamında şekillendirilmiş, özel
amaçlara yönelik olarak beslenmiş, silahlandırılmış terör
örgütlerine karşı, Türk halkının azminden, 'birlik-beraberlik'
kararlılığından güç alan, şehitlerimizin ve gazilerimizin
'destansı' muharebe yeteneğine ve fedakârlığına dayalı bir mücadele
ortaya koyuyor. Türkiye ile 1. ve 2. kuşak komşu ülkeleri
istikrarsızlaştırmayı, ekonomilerine zarar vermeyi hedefleyen
'asimetrik düzen' operasyonu, Soğuk Savaş sonrası dönemdeki
belirsizliklerden de beslenerek, bilhassa 'asimetrik tehdit'
algısını güçlendirmek amacıyla 'küresel' bir boyuta taşıtıldı ve
'11 Eylül'le birlikte, ülkeler arasında giderek sertleşen bir
'vesayet savaşı'na dönüştürüldü. ABD- Britanya- Rusya -Çin dörtlüsü
arasında tırmanan gerginlik sürecinin bir tarafına Almanya ve
Fransa'nın eklemlenmek istediği de net olarak görülebiliyor.
Son 15 yılda, savunma sektöründe 'yerli-milli' silah ve mühimmat
teknolojilerine yönelik önemli bir atılım ortaya koyan Türkiye, tüm
güvenlik birimlerinin ulaştığı muharebe kabiliyetine bağlı olarak,
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarıyla, Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın da ifade ettiği gibi, 'dünyayı kimlerin yıktığını,
insanları kimin değersizleştirdiğini, şöyle yakın çevrimize
baktığımızda hep birlikte görebilmemizi' sağlayan bir operasyon
becerisi ortaya koydu. 1860'dan 2000'li yılların başına kadar
küresel ekonomi-politik sisteme hâkim olan ve bugün Çin, Rusya,
Brezilya, Hindistan, Türkiye gibi yükselen gelişmekte olan
ekonomilerin dünya siyasetinde ağırlıklarının artmasından büyük bir
hoşnutsuzluk yaşayan 'asimetrik düzen'e, 'bu çarpık düzene dur
demek, millet ve devlet olarak boynumuzun borcu.' Bu nedenle,
Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, Türkiye'nin Afrin'de yürüttüğü çok
yönlü mücadele, sadece bölgesel boyutta değil, küresel boyutta da
terörle mücadelede 'asimetrik düzen'in denklemlerini alt üst
etti.
Zeytin Dalı Harekâtı, 'Afrin' üzerinden BM Güvenlik Konseyi'nin 5
daimi üyesini de, uluslararası siyaset alanını da bir 'samimiyet
testi'ne zorlamakta.
Bu konuda, insanlık adına 'tiyatro oynayanlar'a, 'samimiyetsizler'e
karşı, 'Afrin' adeta bir turnusol kâğıdı.
Bakan Albayrak'ın da ifade ettiği gibi, Türkiye'ye karşı küresel
çapta yürütülen 'gerilla iletişimi'ni bertaraf etmek adına, iş
dünyasının, finans sisteminin, ekonomi dünyasının sokağa inip, Türk
halkının büyük bir şuur ve özgüvene dayalı inançlı duruşunu,
küresel sistemde ne olup bittiği okuma becerisini anlaması,
kucaklaması gerekiyor. Türk iş dünyası, sokaktaki bu azimli
kararlılığı işine, üretimine, yatırımlarına yansıtma sorumluluğunu
gösteriyor, göstermeli.
Türkiye'nin her küresel paydaşla kurma noktasında olduğu samimi,
güvenilir ilişkinin ülkemize küresel sistemdeki pastadan hak ettiği
payı aldırabilmesi adına, ilkeli ve kararlı bir iş dünyası en
önemli temennimiz.