Genişletilmiş Tarifeler ve Ticaret Anlaşması'nın (GATT) 21.
maddesi, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) üyesi bir ülkeye 'silah,
patlayıcı unsurlar veya bir ülkeden tehdit algılaması' halinde mal
ithalatını yasaklamaya kadar gidebileceği imkân sağlamakta. ABD'nin
bu maddeye atıfta bulunarak, başta Çin, ardından AB, Kanada ve
Meksika ile giriştiği ticaret savaşı, son bir ay içinde, giderek
içinden çıkılamaz bir hal alması bir yana, çirkinleşme eğilimi de
gösteriyor ve alanı genişliyor. Sınırlı ürünlere yönelik karşılıklı
ek gümrük vergisi koyma eğilimi, ABD'nin Çin ve AB şirketleri ile
ABD menşeli şirketler arasında teknoloji transferini de yasaklayan
bir moda geçerek, G7 ülkeleri arasındaki gerginliği tırmandırması
boyutuyla da dikkatle takip edilmekte. ABD'nin tek taraflı olarak
İran'la nükleer anlaşmayı rafa kaldırıp, başta AB, Çin ve Türkiye,
pek çok ülkeyi İran'dan petrol almamaları hususunda ayrıca tehdit
etmesi de, küresel ekonomi-politik açısından konunun yönetilemez
bir boyuta ulaşması anlamında ciddi bir risk oluşturmakta.
Ortada, ABD'nin GATT Anlaşması'nın ve DTÖ'nün varlığını,
felsefesini sorgulatır ölçüde, 21. maddeyi ciddi manada istismar
ettiği, bir üye ülkenin ulusal güvenliği adına tedbir alma hakkının
bu derece agresif ve istismar edici boyutta yorumlandığı bir tablo
söz konusu.
Üstelik aynı ABD, DTÖ'nün tarafsızlığını yitirdiği iddiasıyla,
yaklaşık 1.5 senedir uluslararası kuruma atamaları da tıkadığından,
ABD'nin DTÖ kurallarını ihlal ettiği, istismar ettiği noktasında
diğer ülkelerin DTÖ Panel ve Temyiz Organı nezdinde, ABD aleyhine
başvuruda bulunmalarının önü de, yine ABD tarafından tıkanmış
durumda. ABD'nin bu vahşi tutumu ve diğer ülkelerin kendilerini
koruma refleksiyle, DTÖ anlaşmalarını, küresel ticareti
serbestleştirmeye yönelik adımlar bu derece sorgulanır hale
gelirse, bir süre DTÖ'nün varlığı da tehdit altında kalabilir.
Türkiye'nin köklü haber ajansı Anadolu Ajansı'nın Koç Üniversitesi
öğretim üyesi Dr. Altay Atlı'ya hazırlattığı değerlendirme ve
Capital Economics Küresel Ekonomisti Simon MacAdam'la
gerçekleştirdiği röportaj, gümrük tarifesi uygulanacak ürünleri
genişletmenin ABD için daha zor olacağını vurgulamakta ve küresel
ticaret savaşının ve birbirlerine uyguladıkları tarifelerin, kısa
vadede finansal piyasalar ve iş dünyası güvenini etkileyerek,
küresel ekonomiye zarar verebileceğini, küresel büyüme üzerinde de
baskı oluşabileceğine işaret etmekte. Küresel büyümenin 2018-2020
arasında 0.3 ile 0.5 puan daralabileceği öngörüsü göz ardı
edilmemeli. Türkiye'nin yurtiçi üretimi olmayan 1882 hammaddenin
ithalat vergisini sıfırlama hamlesi ise tam isabet bir adım. Türk
reel sektörünün üretim maliyetlerine olumlu destek anlamında, bu
hamleler önümüzdeki günlerde de sürecektir.