'Doğu' ve 'Batı' kavramları 'Anadolu' dünya jeo-politiğinde, dünya ekonomi-politiğinde konumlandırılınca anlam kazanır. Anadolu stratejik konumunun ötesinde, dünya siyaseti adına bir medeniyet, dünya ekonomisindeki konumu itibariyle kritik önemde bir üretim merkezidir. İster küresel saat dilimindeki konumu, ister geçmişten günümüze ticaret ve ulaştırma koridorları üzerindeki stratejik konumu, ister küresel enerji savaşındaki stratejik konumu açısından, 'Anadolu' dünyadaki tüm güç merkezlerinin peşinden koştuğu, üzerine strateji oluşturdukları, araştırdıkları, derinlemesine takip ettikleri, misyonerlerini, ajanlarını geniş operasyon yetkileriyle donatarak gönderdikleri, yer altı ve yer üstü zenginliklerinin iştah kabarttığı bir 'çekim merkezi'dir. 'Güneşin doğduğu yer'de, Türkler kendilerine yeni bir yurt oluşturdular ve Avrasya'nın kaderini değiştirecek bir tarih yazdılar. Malazgirt'le Anadolu'nun Türkleşmesi, Avrasya'nın dün, bugün ve geleceğini tümden değiştirdi.
Büyük Taarruz, Türklerin Anadolu'ya hâkimiyetini bitirmek isteyen tüm küresel güçlere, 'asimetrik düzen'e karşı, Anadolu'nun Türklere ait olduğunu perçinleyen bir büyük zaferdir. 1071'de Malazgirt'le başlayıp, 1922 ve 1923'te Anadolu'yu bir Türk yurdu olarak perçinleyen zaferler, bugün 95. yılını idrak eden Türkiye'ye, yeniden yapılanma sürecindeki dünya ekonomi-politiğinde, Doğu ile Batı'yı, Kuzey ve Güney'i 'Anadolu Potası'nda birleştirebileceği bir gelecek sunuyor. Bu nedenle, küresel ekonomi- politik hızla değişir ve 'asimetrik düzen' güç kaybederken, 2023, 2030, 2053 ve 2071 Türkiyesi için, Malazgirt ve Büyük Taarruz zaferlerinin kurgusundan, hazırlık sürecinden ve zafere taşıyan kapsamlı stratejiden önemli noktaları yakalayıp, Türklüğün becerisiyle, 5-10 ve 25 yıllık bir stratejik yol haritası oluşturmalıyız.
Evet; tüm önde...