Son 15 yılda, AK Parti iktidarları Türkiye'ye, iş dünyasına
sayısız beceri ve imkânlar kazandırdı. Bu imkânlardan ikisi
ekonomik alanda 'öngörülebilirlik' ve 'sürdürülebilirlik'tir.
Türkiye, bu iki kavram üzerinden, 230 milyar dolardan 860 milyar
dolar GSYH büyüklüğüne, 23 milyar dolardan 160 milyar dolar ihracat
hacmine yürüdü. Türkiye'nin ekonomi alanında yakaladığı başarı
grafiğinin Türkiye'nin bölgesinde 'oyun kurucu' gücünü
perçinlemesinden, sahadaki becerisinden rahatsız olan küresel
güçler, 2006'dan beri sayısız vahşi saldırıyla, AK Parti
iktidarlarının sağladığı ekonomik ve politik 'istikrarı',
'öngörülebilirliği' ve 'sürdürülebilirliği' yok etmeye çalıştılarsa
da, çok şükür ki, başarısız oldular. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın
liderliğinde, dün, 'sürdürülebilirlik' ve 'öngörülebilirlik'
boyutunda yeni bir adım daha atıldı; Nükleer Enerji. Bugün,
dünyanın saygın ekonomilerini 100'ün üzerindeki ekonomiden ayıran
en önemli başlık 'sürdürülebilirlik' becerisidir.
Nükleer enerji, bu alanda mesafe almış ekonomiler açısından, 3
alanda 'sürdürülebilirlik' imkânı sağlamaktadır; birincisi ülkenin
enerji bağımsızlığı ve enerji kaynak çeşitliliği adına
sürdürülebilirlik; ikincisi küresel rekabet açısından enerji
fiyatlarının yönetimi ve enerji maliyetleri açısından
sürdürülebilirlik; küresel rekabet ve itibar boyutunda, ülke
ekonomisinin karbon salınımı açısından sürdürebilirlik. Bu kritik
önemdeki etkileri itibariyle, Türkiye gibi bölgesine ilham veren,
oyun kurucu bir ülke açısından, nükleer enerji 'küresellik'
eşiğidir. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun ilk adımı olan 'Atom
Enerjisi Komisyonu Genel Sekreterliği'nin 1956'da, Demokrat Parti
zamanında kurulması, 1982'de Başbakanlığa bağlı bir kuruma
dönüştürülmesi bizi şaşırtmamalı.
Adnan Menderes ile başlayıp, Turgut Özal'la devam etmiş bir
'zihinsel' ve 'kurumsal dönüşüm' mücadelesinin, başarıların üst
çıtasıdır Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ekibi'nin başarısı. Nükleer
enerji, aynı zamanda, Türkiye'nin yenilenebilir enerji
teknolojilerindeki 'yerlilik', 'millilik' hamlesine benzer şekilde,
Türk şirketleri açısından, hem uluslararası güvenlik
standartlarında çalışma kültürü, hem de yüksek sıcaklık ve basınca
dayanıklı malzeme üretme yeteneği kazanacakları önemli bir fırsat.
Türkiye'nin ihracatını önce 250, ardından 500 milyar dolara
taşıyacaksak, bunu yüksek beceriye sahip enerji, savunma,
havacılık, uzay ve bilişim teknolojileri ile yakalayacağız.