Cumhurbaşkanı Erdoğan, Astana süreci çerçevesinde, 5. kez Rusya
Devlet Başkanı Putin ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile bir araya
gelecek. Bugün gerçekleşecek zirveyi tüm dünya yakından takip
edecek.
Suriye ve İdlib'in masaya yatırılacağı görüşmeleri, ABD ve Avrupa
Birliği başta olmak üzere, tüm dünya merakla takip edecek. ABD
cephesinde, geçtiğimiz cumartesi günü dünyanın en büyük petrol
şirketi olan Aramco'ya yapılan iki saldırı gündemde. Suudi
Arabistan şirketine doğrudan İran'ın saldırdığını ifade eden ABD
Dışişleri Bakanı Pompeo, Yemenli Şii Husi milislerinin
saldırdıklarına inanmadıklarını belirtti.
ABD tarafının suçlamalarına karşılık, İran tarafı da kendisine
yönelik bir saldırı olması halinde karşılık vereceğini ifade etti.
Riyad'ın doğusunda, Suudi Arabistan'ın tam ortası diyebileceğimiz
bir noktada olan ve saldırıya uğrayan iki tesis şu nedenle önemli:
Basra Körfezi'nde, deniz kıyısındaki Abqaiq Tesisi'nde kükürtlü ham
petrol işlenip ham petrole dönüştürülüyor ve günde yaklaşık 7
milyon varil ham petrol üretiliyor.
Aramco bu tesisin dünyanın en büyük 'ham petrol stabilizasyon
tesisi' olduğunu ifade etmekte.
Saldırıya uğrayan ikinci tesis ise, Suudi Arabistan'ın ikinci büyük
petrol sahası olan Khurais. 2009 yılından bu yana aktif olan
sahadan günde 1.5 milyon varil petrol çıkarılıyor ve bölgede 20
milyar varillik rezerv olduğu tahmin ediliyor. Uzmanlar, Suudi
Arabistan'ın günlük petrol üretiminin bu saldırılar nedeniyle yarı
yarıya azalmış olabileceğini belirtiyorlar. Bununla birlikte,
zararın ne olduğu halen resmi olarak açıklanmadığından, bu yazıyı
okuduğunuz sabah saatlerinde, dünya petrol ve altın fiyatlarının ne
şekilde tepki vereceğini dün kimse kestiremiyordu.
Ancak, tahminler doğru ise, günlük olarak dünyanın petrol
ihtiyacının yüzde 10'unu karşılayan Suudi Arabistan'ın yaşacağı
sıkıntı petrol fiyatlarını uçurur.
Bu gelişme, hiç kuşkusuz, Suudi Arabistan'ın veremeyeceği petrolün,
çok daha yüksek bir fiyatla pazardaki diğer oyuncular tarafından
karşılanması anlamına gelir. Bununla birlikte, bu saldırının
İran'ın elini güçlendireceği ihtimalinin hayli yüksek olması
gerçeğinden hareketle, ne ABD, ne de İsrail bu durumdan hiç memnun
olmayacak.
Bu nedenle, bölgede İran'la ilgili sıcak çatışma ihtimalini
hızlandıran her gelişme, 'Petrol Savaşları'na yönelik endişeleri,
tansiyonu da bir anda arttırıyor.
Bu gelişmeler, Türkiye'nin kendi milli elektrikli otomobiline
geçişi hızlandırmasını gerekli kılmakta.
AB cephesinde ise, bugün Ankara'daki üçlü zirve ve İdlib'de
ateşkesin korunması, İdlib'den gelecek iki milyon yeni mültecinin
doğrudan Avrupa'ya yöneleceği gerçeği ile dikkatle takip ediliyor.
AB'nin bu saate kadar elini yeterince taşın altına sokmaması utanç
vesilesi olmalı. İdlib'de ateşkes istiyorlarsa, Türkiye'nin
arkasında durmayı öğrenmeleri gerekiyor.