Türk seçmeni, 24 Haziran seçimlerinde dört temel mesaja imza
attı; birincisi, terörle mücadelede kararlılık ve net tavır
önceliğimdir; ikincisi, siyasi istikrar önceliğimdir; üçüncüsü,
somut projesi olmayan, yıkımdan, durdurmaktan bahseden siyaset
istemiyorum; dördüncüsü, partilerin artık karşıma güçlü
milletvekili aday listeleriyle gelmesini istiyorum.
Bu nedenle; birincisi, önümüzdeki 1.5-2 yıl için Türkiye
Ekonomisi'nde makro temelleri güçlendirecek ekonomi politikası seti
oluşturulurken, terörle mücadeleyi aksatacak kamu harcama
sınırlaması taktiksel hata olur.
Çünkü son 40 yılda teröre en büyük darbenin vurulduğu anın devam
ettirilmesi, terörden kurtulan Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki yeni
kalkınma hamlesi sayesinde, Türkiye Ekonomisi'ne 1.1 puanlık ek
büyüme getirecektir.
İkincisi, küresel ekonomik sistem ağır bir ticaret ve kur savaşının
içine girdi. Türkiye gibi yükselen, gelişmekte olan ekonomiler,
ticaret ve kur savaşının doğrudan saldırısı altında. Atlantik ve
Pasifik arasında giderek çirkinleşen ekonomi-politik tabanlı savaş,
Türkiye'nin ekonomi- güvenliksiyaset üçgeninde seri karar
alabilmesini sağlayacak sürdürülebilir bir siyasi istikrarı
gerektiriyor.
Üçüncüsü; yeniden yapılandırılması ve kalitesinin hızla artırılması
elzem olan eğitim sistemimize rağmen, Türkiye'de seçmenin siyaset,
ekonomi ve güvenlik okuryazarlığında müthiş bir yükseliş söz
konusu. Artık, içi boş polemiklerle, negatif bir içerikle, 'asarız,
keseriz' modundaki siyaset sıfır prim yapıyor. Ve dördüncüsü,
siyasi partilerin milletvekili adaylarında serbest meslek ağırlıklı
bir yapılanmadan, beyaz ve mavi yaka profesyonellerin de yer
aldığı, araştırmacı ve bilim adamlarının da yer aldığı yeni bir
yaklaşıma geçilmesi gerekiyor.
Bu noktada, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin yeni ekonomi
yönetiminin önceliğinin 'reel sektör dostu' ve 'dijital kalkınma'
odaklı bir politikalar dizini oluşturmak olduğu aşikâr. Kritik
nokta, 'sanayi' ile 'teknoloji'yi aynı çatı altında birleştirmenin
ötesine geçecek bir 'bilgi ekonomisi' yapılanmasına ihtiyacımız
olduğunun kucaklanması.
Biyoteknoloji, nanoteknoloji, genetik, yapay zekâ araştırmaları ve
yatırımları 'sanayi bakanlığı'nın 'dijital dönüşüm ofisi'nin
ötesinde bir kurgu gerektiriyor.
2040-2060 döneminde, 70 milyona ulaşacak Türkiye'nin 'yeni yükselen
orta sınıf'ı için 'Bilgi Ekonomisi'ne dayalı bir dönüşüm ve yönetim
ağı oluşturmalıyız.